Temmuz, 2009 için arşiv

GSoA fordert Abbruch der Réduit-Farce und plant Aktivitäten gegen Geschichtslüge

Posted in Deutschsprachige Artikel with tags , on 31/07/2009 by Karakök

von GSoA | 28.07.09.

Die GSoA ist entsetzt darüber, dass der Réduit-Mythos und die damit verbundene Geschichtslüge, die Armee hätte uns vor den Nazis gerettet, durch das öffentlich-rechtliche Fernsehen wieder belebt wird. Um an die Opfer der Schweizer Kriegsmaterialexporte sowie der Flüchtlingspolitik zu erinnern, plant die GSoA verschiedene Gegen-Aktivitäten. Weiter wird Nationalrat Josef Lang, Mitglied des GSoA-Vorstandes, auf die September-Session hin eine dringliche Interpellation zum Auftritt des Verteidigungsministers an der Grossveranstaltung zum 70. Jahrestag des Ausbruchs des Zweiten Weltkriegs wie auch zur Geschichtspolitik des Schweizer Fernsehens machen.

Bei der TV-Serie und beim Bundesrats-Auftritt geht es um einen Krieg, der mehr als 50 Millionen Menschen das Leben gekostet hat und in dessen Rahmen 6 Millionen Jüdinnen und Juden systematisch umgebracht wurden. Die Schweiz hat die Kriegsmaschinerie der Nazis mit Waffenlieferungen, Krediten, Logistikleistungen und vielem mehr unterstützt. Der Sinn des Réduits bestand wesentlich darin, eingezogene Soldaten wieder in die Produktion zu entlassen, um das umzusetzen, was Rudolf Minger im Juni 1940 in der Vollmachtenkommission des Nationalrates postuliert hatte: „Der Bedarf ist in Deutschland gegenwärtig gross für Erzeugnisse der (schweizerischen) Kriegsindustrie.“ Drei Jahre später, im Mai 1943, erhob der britische Aussenminister Anthony Eden den folgenden Vorwurf: „Jeder Franken, für den die Schweiz Kriegsmaterial nach Deutschland sendet, verlängert den Krieg.“ Ebenso dunkel wie das Export- und Kreditkapitel ist die Flüchtlingspolitik. Mit dem Judenstempel 1938 und der Schliessung der Grenzen für jüdische Flüchtlinge im Sommer 1942 haben sich die Schweiz und ihre Armee mitverantwortlich für den Tod Tausender von Menschen gemacht.

Ein Fernsehen und ein Bundesrat, die minimalen ethischen Standards genügen wollen, stellen diese menschlich viel relevanteren Geschehnisse in den Mittelpunkt und nicht den Réduit-Mythos. Die Gruppe für eine Schweiz ohne Armee, die seit ihrer Gründung die nationalistische Lebenslüge bekämpft, die Armee und nicht die wirtschaftliche Kollaboration habe die Schweiz vor den Nazis bewahrt, fordert das Schweizer Fernsehen auf, aus Respekt gegenüber den Opfern der Schweizer Kriegsmaterialexporte, Kreditvergaben und Flüchtlingspolitik ihre Réduit-Übung sofort abzubrechen. Die ideale Sendezeit soll stattdessen für Berichte über die menschlichen Schlüsselfragen, beispielsweise das Schicksal jüdischer Flüchtlinge, zur Verfügung gestellt werden. Weiter wird die GSoA zur Erinnerung an die Opfer der offiziellen Wirtschafts-, Aussen- und Asylpolitik Gegenaktivitäten entfalten. Im Nationalrat wird Josef Lang am ersten Sessionstag (7. September) eine dringliche Interpellation zum Auftritt von Bundesrat Maurer, zur TV-Serie wie auch zur Torpedierung des Bergiers-Bericht durch Bundesrat und Schweizer Fernsehen einreichen.

Quelle: www.gsoa.ch

Ne Jandarma, Ne Polis Üniversiteler Bizimdir!

Posted in Direnis, Duyurular, Haberler with tags , , on 29/07/2009 by Karakök
Anonymous tarafından Çar, 07/29/2009 – 21:03 tarihinde gönderildi.

Start: 07/30/2009 – 11:30

End: 07/30/2009 – 13:11

ne jandarma ne polis universiteler bizimdir!

 

ODTÜ’de geçen son bir seneye dahi baktığımızda jandarmanın öğrencilerin güvenliğini sağlamak bir yana; öğrencilere bizzat saldıran kurum olduğu ortada. 19 Ocak’ta yemekhanede öğrencilerin fotoğraflarını çeken bir JİTEM’ci yakalandı. 18 Mart’ta ise jandarma kütüphanenin içine kadar girerek, öğrencileri copladı. Akşamında ise A-4 kapısı önünde yüzlerce öğrenciye biber gazı ve tazyikli suyla saldırdı. Bunlar yetmezmiş gibi “Devrim yürüyüşüne katıldıkları”, “Devrim yazısını yeniden yazdıkları”, “jandarmayı protesto ettikleri” gerekçeleriyle, iki kere yurtlara ve evlere baskın yaparak pek çok arkadaşımızı gözaltına aldı. Gözaltına almak için gösterdikleri delillerin içinde ders kitapları dahi vardı. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın bir kısmı tutuklandı ve hala cezaevindeler!

İşte, öğrencilere saldırmaktan bir saniye dahi tereddüt etmeyen jandarma gidiyor. Yerine ise polis geliyor.

“Rejimin bekçisi polistir” diyen AKP, daha fazla bölgeyi polis alanı haline getiren düzenlemeyi yaptıktan sonra içinde ODTÜ, Beytepe ve Bilkent kampüslerinin de bulunduğu alan polise devredildi. “Beterin de beteri”, 30 Temmuz’dan itibaren “güvenliğimizi sağlama” görevini devralacak. Peki kim bu gelenler?

Fethullahçı ve faşist örgütlenmenin yoğun olduğu polislere baktığımız zaman, onların da “tescilli halk ve öğrenci düşmanları” olduklarını rahatlıkla görüyoruz. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda Özel Harekat polisinin dipçik darbelerine maruz kalan çocuk hala konuşamıyor. 1 Mayıs’ta işçilere ve emekçilere pervasızca saldıranlar da polislerden başkası değildi. Konur Sokak’ta insanların başının üstünde vızıldayan kurşunlar bu adamların silahından çıktı. Aynı olayda saldıran faşistlerin sopaları ise bizzat panzerlerden polisler tarafından dağıtıldı. Harçlara karşı Ankara, İzmir ve İstanbul’da yapılan ve öğrencilerin en demokratik haklarını kullanmaya çalıştıkları eylemlere de saldırdılar. Pek çok insanı “dur ihtarına uymadı” gerekçesiyle sokak ortasında öldürmekten kaçınmayanlar, Engin Çeber’leri de işkence de katletti.

Bilimin üretildiği üniversitemize gericiliklerini, özgürlüğün olması gereken kampüsümüze coplarını,kalkanlarını silahlarını getiren polisi okulumuzda istemiyoruz! Bizler ODTÜ Öğrencileri olarak, ne jandarmaya ne de polise okulumuzu bırakmayacağız. ODTÜ bizimdir! Bunun için 30 Temmuz Perşembe günü, 11.30’da Hazırlık E Binası önünden başlayacak yürüyüşümüze ve Rektörlük önünde gerçekleştireceğimiz basın açıklamasına tüm arkadaşlarımızı bekliyoruz.

ODTÜ Öğrencileri

Maandag 27 juli:Introductie in het hedendaagse anarchisme in Azië

Posted in Deutschsprachige Artikel, English, Haberler with tags on 29/07/2009 by Karakök

juli 25, 2009, 5:56 pm
Ingedeeld onder: NIEUWS

(ingles below)

Anarchiste uit Taiwan spreekt:

Introductie in het hedendaagse anarchisme in Azië

 

Op deze avond zal een vriendin vertellen over de hedendaagse anarchistische beweging in Azië.

De avond zal ons in korte reportages van land naar land brengen, van de anarcho punks op de Filipijnen tot de park-krakers in Japan. Van massaal militant verzet tegen de Amerikaanse legerbases in Zuid-Korea in de jaren 80 naar de Beijing Anarchist Study Group in China. Andere landen als Singapore, Maleisië, Indonesië en Hong Kong zullen ook aan bod komen.

Ze zal kort de politieke en sociaal-economische situatie toelichten om de bewegingen en tendensen voor ons in een kader te plaatsen. De zeer complexe sociale en politieke structuren zijn niet te vergelijken met die van Noord-Europa. De Aziatische maatschappijen zijn een mengeling van keihard vrije markt kapitalisme en dictatuur met een dikke saus van nationalisme en conservatisme. Het anarchisme schiet er tegenwoordig wortel als onkruid, gevoed door migratie, punk, internet, en DIY publicaties. De groei van de anarchistische bewegingen kent niet alleen nieuwe inspiratiebronnen, maar is ook terug te leiden naar de anarchistische massa bewegingen aan het begin van de 20ste eeuw in Japan en China.

Anarchistische Groep Amsterdam / de Vrije Bond

davao022

(Anarchist picketline in the Philippines)

In the Anarchist Library

Anarchist from Taiwan introduces current-day anarchism in Asia

Monday 27 July  from 19:00 hrs.  Eerste Schinkelstraat 14-16   Amsterdam

This evening a comrade will tell us about current anarchist movements in Asia.  The evening will take us through the different countries by way of short reports: from the anarcho punks on the Philipines to the park squatters in Japan. From massive militant resistance against the US Army bases in South-Korea in the eighties to the Bejing Anarchist Study Group in China. Other countries like Singapore, Malaysia, Indonesia and Hong Kong will also be dealt with.

She will explain the political and socio-economical situation to us, to be able to understand the different movements and tendencies within their context. The complex social and political structures can not be compared to the ones of Northern Europe. The Asian societies are a mixture of harsh free market capitalism and dictatorship with a thick sauce of nationalism and conservatism. Anarchism is popping up like weed everywhere, fed by migraton, punk, internet and DIY publications. But it’s growth doesn’t only come from modern sources of inspiration, but can also be traced back to the anarchist mass movements of the early 20th century in Japan and China.

Anarchist Group Amsterdam / the Free Union

İlerici, devrimci kurumlardan Güler Zere için eylem çağrısı…

Posted in Direnis, Duyurular, Haberler with tags , , on 29/07/2009 by Karakök

 

guler“Kanser hastası Güler Zere’ye özgürlük, hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”

 

(29.07.09) – Sermaye devleti, kontrgerilla elemanlarını şaibeli sağlık raporlarıyla birer ikişer salıverirken, bugün ağır sağlık sorunlarıyla boğuşan tutsakları tahliye etmeyip açıkça ölüme terkediyor. Bu yılın ilk altı ayında, altı tutsak (Mehmet Elçi, Gurbet Mete, Hasan Kert, Beşir Özer, Recep Çelik ve İsmet Ablak) cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Güler Zere‘nin durumu ise kritik. Cezaevlerinde onlar gibi tedavisi dışarıda yapılması gereken onlarca tutsak var.

Kurumlar eyleme geçiyor…

Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun ‘infazını hastanede tamamlasın’ dediği ağız kanseri Güler Zere’nin “tedavisi” Adana Balcalı Hastanesi mahkum koğuşunda sürüyor. 14 yıldır tutuklu bulunan devrimci tutsak Güler Zere ve hapishanelerde tecrit ve baskı koşullarında tutukluluk halleri devam eden hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle harekete geçen sendikalar, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve devrimci kurumlar çeşitli eylemlerle Zere ve hasta tutsakların serbest bırakılmasını talep ediyorlar.

Türkiye’nin çeşitli illerinde devletin tecrit ve baskı uygulamaları protestolara konu edilmeye devam ederken devrimci tutsak Güler Zere şahsında hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle İstanbul’da da eylemler gerçekleştirilecek.

28 Temmuz akşamı biraraya gelen kurum temsilcileri “Kanser hastası Güler Zere’ye özgürlük, hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” talebiyle 31 Temmuz Cuma akşamı İstanbul’da yürüyüş gerçekleştirme kararı aldılar.

31 Temmuz 2009 Cuma akşamı saat 19.30’da Taksim tramvay durağından buluşarak Galatasaray Lisesi’ne yürüyecek olan kurumların isimleri ise şöyle:

Halk Cephesi, TAYAD, ÇHD, Halkevleri, Barış ve Demokrasi Partisi, DTP, ÖDP, BDSP, Erol Zavar’a Yaşam Hakkı Koordinasyonu, Kaldıraç, ESP, EHP, Özgürlükçü Sol Hareket, ÖMP, Amargi, TTB, Devrimci Hareket, Emekli-Sen 1-2-4 Nolu Şubeler, EMEP, SODAP, Gülensu Gülsuyu Derneği, İşçi-Köylü Gazetesi, Eğitim-Sen 3 Nolu Şube, Mücadele Birliği Platformu, EKD, Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi, Sosyalist Feminist Kolektif, Devrimci Alevi Komitesi, DHF, PEN, TKP, SDP, Sosyalist Parti, CEM TV, Demokrasi İçin Birlik Hareketi, Çağrı

Tarih: 31 Temmuz 2009 Cuma
 

Yer: Taksim Tramvay Durağı / İstanbul
 

Saat: 19.30

Kaynak: Kizil Bayrak

Türk medyasinda Kürt cocuklari

Posted in Direnis, Duyurular with tags on 28/07/2009 by Karakök

https://i0.wp.com/img265.imageshack.us/img265/8805/seyfituran.jpg

Hakkâri’de Özel Harekât polisi tarafından dipçikle dövülen 14 yaşındaki Seyfi Turan, aradan 93 gün geçmesine rağmen konuşmakta zorlanıyor.
Hakkâri’de 23 Nisan’da yapılan gösteriler sırasında Özel Harekât polisi tarafından dipçikle dövülen 14 yaşındaki Seyfi Turan, olayın üzerinden üç aydan fazla bir süre geçmesine rağmen konuşmakta güçlük çekiyor.

95 şairin kendisi için şiir yazdığını gazetecilerden öğrenen Turan, “95 şair benim için şiir yazmış. Buna çok sevindim. Bunu yeni öğrendim. Olaydan sonra konuşmakta zorlanıyorum. Tedavi için onlardan yardım bekliyorum” dedi.

Kimler yazmıştı
23 Nisan’daki olaylardan sonra Abdülkadir Budak, Ahmet Günbaş, Arif Damar, Celal Çimen, Enver Ercan, Ercan Y. Yılmaz, Gülsüm Cengiz, Gültekin Emre, Haydar Ergülen, Hüseyin Peker, Kemal Varol, Küçük İskender, Mahmut Temizyürek, Metin Cengiz, Metin Kaygalak, Nesimi Aday, Neşe Yaşin, Nevzat Çelik, Onur Caymaz, Orhan Alkaya, Roni Margulies, Selim Temo, Sennur Sezer, Sina Akyol, Tarık Günersel ve Yücel Kayıran’ın da aralarında bulunduğu 95 şair 21 bölümden oluşan bir şiir yazmış, Semih Poroy da konuyla ilgili olarak çizimler yapmıştı.

Quelle: http://www.taraf.com.tr/haber/38385.htm ( Taraf Gazetesi )

Seyfi Turan 23 Nisan 2009 nasil dövülmüstü. Unutmamak icin o görüntüleri bir daha yayinliyoruz.( Efendisizler )

Hausbesetzung durch Neonazis – Schüsse fallen

Posted in Avrupa haberler, Deutschsprachige Artikel with tags on 28/07/2009 by Karakök

 

Die Auseinandersetzung um die Zukunft des von Rechtsextremisten besetzten Landhotels Gerhus bei Faßberg eskaliert. Auf dem Grundstück ist es bereits am vergangenen Wochenende zu gewaltsamen Handlungen zwischen Neonazis und offenbar Linksautonomen gekommen. Dabei sind nach Auskunft der Celler Polizei zwei Schüsse gefallen. Unklar ist, wer diese abgefeuert hat.
nazi

 

Wie die Polizei erst gestern mitteilte, betraten am Sonntagmorgen zwischen 4.50 und 5 Uhr mehrere unbekannte Vermummte das Grundstück, das vor einer Woche von Rechtsextremisten besetzt worden war. Nach Angaben des Celler Polizeisprechers Christian Riebandt hätten sich fünf oder mehr Personen zur Eingangstür des Landhotels begeben und einen 18 Jahre alten Neonazi aus Faßberg fotografiert.

Dieser alarmierte daraufhin andere Rechtsextremisten, die sich im Haus aufhielten. Als die Neonazis die Vermummten verfolgten, fielen laut Polizei zwei Schüsse. Der 18-Jährige wurde zudem von hinten geschlagen und wurde dabei leicht verletzt. Die Polizei hat ein Ermittlungsverfahren wegen des Verdachts des Verstoßes gegen das Waffengesetz sowie gefährlicher Körperverletzung eingeleitet.

Gestern wurde bekannt, dass die Polizei nach den Schüssen beim Amtsgericht Celle einen Antrag auf Durchsuchung des Landhotels gestellt hat. Das Gericht lehnte den Durchsuchungsbeschluss am Dienstag allerdings ab. „Allein die Tatsache, dass in der Nähe eines Objektes ein möglicher Schuss gehört wurde, rechtfertigt es nicht schlechthin, Durchsuchungen vorzunehmen“, sagte ein Sprecher des Gerichts der CZ.

Vor einer Woche war eine Gruppe Rechtsextremisten in das leerstehende Gebäude eingedrungen, für das der NPD-Funktionär und rechtsextremistische Rechtsanwalt Jürgen Rieger einen Pachtvertrag abgeschlossen haben will.

Cellesche Zeitung

Direnistanbul Dayanışma Konseri

Posted in Direnis, Duyurular, Haberler with tags on 28/07/2009 by Karakök
Direnistanbul Dayanışma Konseri

Nicht alle Verfahren gegen “PartybesetzerInnen” eingestellt

Posted in Avrupa haberler, Deutschsprachige Artikel, Direnis, Duyurular, Haberler with tags , on 27/07/2009 by Karakök
Bühl: Nicht alle Verfahren gegen “PartybesetzerInnen” eingestellt – Proteste am 8. August
 

freiburg. 8 agustosIm Sommer 2008 feierten alternative Jugendliche in Bühl eine Partybesetzung. Ein völlig überzogener Polizeieinsatz der offenbar überforderten und überraschten DorfpolizistInnen, bei dem wahllos Gruppen ab 3 Personen sogar kilometerweit entfernt vom “Tatort” bis auf die Socken gefilzt wurden, war nicht die einzige “polizeiliche Maßnahme”. Es folgten 18 Hausdurchschungen in Mittelbaden und eingeleitete Verfahren – die glücklicherweise eingestellt wurden.

Prozess gegen zwei vermeintliche BesetzerInnen

Zwei junge Menschen sehen sich jedoch weiter mit Vorwürfen aus dem Abend der Partybesetzung konfrontiert. Diese Anschuldigungen existierten bereits vor den Durchsuchungen und wurden unabhängig davon von der Polizei zur Anzeige gebracht. Den Beiden soll nun der Prozess gemacht werden, bei dem, so scheint es, die Rechtfertigung für die Durchsuchungen geschaffen werden soll und der Öffentlichkeit Sündenböcke präsentiert werden sollen. Dagegen regt sich Widerstand! Es gilt auch noch ein Jahr nach der Repressionswelle weiterhin gegen die Kriminalisierungsversuche von Seiten der Polizei und der Staatsanwaltschaft offensiv vorzugehen. 

Wir  solidarisieren uns nach wie vor mit den Betroffenen aus Bühl und Umgebung und rufen zur Beteiligung an den Protesten am Samstag, dem 8. August in Bühl auf:

9 Uhr Infostand Rathausplatz Bühl
13 Uhr Kundgebung Rathausplatz Bühl

Solidarität ist eine unserer Stärken!

Etwas mehr als ein Jahr ist vergangen seitdem am 16.7.2008 über 60 PolizistInnen und Angestellte von Ordnungsämtern gegen 6 Uhr am Morgen 18 Häuser und Wohnungen in Bühl, Achern und Gaggenau durchsuchten. 18 junge Menschen wurden damals öffentlich kriminalisiert, ihrer Privatsphäre beraubt und schwer beschuldigt. Sie alle sollen an einer Partybesetzung für alternative Freiräume in Bühl teilgenommen haben und davon unkenntlich gemachte Fotos ins Internet gestellt haben. Diese Vorwürfe reichten um 18 Verfahren wegen schwerem Landfriedensbruch, Hausfriedensbruch und Sachbeschädigung zu eröffnen. Das Medienecho in Lokalpresse und Radio war groß, von „Gewalttätern“ und „Wahrnehmungsstörungen“ war die Rede.

Proteste gegen Repression teilweise erfolgreich

Im Oktober 2008 demonstrierten 300 Menschen in Bühl gegen die Repressionswelle, in ganz Baden-Württemberg wurde mit Solidaritätsaktionen reagiert. Das zeigte Wirkung. Restlos alle Verfahren, auf denen die Hausdurchsuchungen fußten, wurden im Januar 2009 eingestellt. Die Kriminalpolizei hatte, trotz riesigem Aufwand und über einem halben Jahr Ermittlungsarbeit, bei Keinem/Keiner der Durchsuchten belastendes Material oder Fotos gefunden, welche die schweren Anschuldigungen gestützt hätten. Im Gegensatz zur öffentlichen Diffamierungskampagne und den Vorverurteilung aus dem Juli wurden die Verfahren ohne mediale Beachtung eingestellt. Eine Entschuldigung durch voreingenommene Journalisten oder eine Entschädigung durch die Staatsanwaltschaft hat bis heute nicht stattgefunden.

Wir möchten auch nochmals besonders das schändliche Verhalten der regionalen Medien betonen. Die Blätter Acher-Bühler-Bote (ABB), im Mantel der Badischen Neuesten Nachrichten (BNN), und die Regionalausgabe des Badischen Tagblatts (BT) übernahmen fast ausschließlich die Polizeimeldungen, änderten hier und da einen Satz und verkauften das dann als unabhängige Meldung. Bei der Demonstration in Bühl wurde keinE der AktivistInnen/DemonstrantInnen befragt, obwohl sich einige explizit angeboten haben. Es ist zwar nicht unbedingt verwerflich, dass Lokalschreiberlinge in Bühl lieber über goldene Hochzeiten und Zwetschgenfeste berichten, aber ein Mindestmaß an journalistischem Niveau sollte doch bitte auch beim ABB und beim BT vorhanden sein. Oder liegt es gar nicht am Niveau?Solche Fälle zeigen immer wieder, wie wichtig es ist, dass es freie und unabhängige Medien wie stattweb und indymedia gibt…

(Meldung der Antirepressionsgruppe Mittelbaden)

Quelle: Anarchistische Gruppe Freiburg

Anarchist Olympics!

Posted in Avrupa haberler, Duyurular, English with tags , on 26/07/2009 by Karakök

Anarchist Olympics!

Timezone: America/Los Angeles

amerika a camp 

This summer UA in the Bay will be hosting an Anarchist Olympics in San Francisco. The general idea is to host mock competitions, short demonstrations, skillshares, full length trainings, and games that help to prepare our community with tactical knowledge for upcoming protests, demonstrations and actions. We believe sharing this knowledge and gathering socially will better prepare us all for success and safety on the streets.

 

Opening ceremonies: Aug. 14, 7pm, location TBA.

Games: Saturday Aug. 15, 11am to 6pm.  Sunday Aug. 16, 11am to 6pm.

Event will be held at an outdoor space in San Francisco. Location specifics will not be released until the night of August 14.

Schedule of events, speakers, participating groups, parties, and more will posted here soon. Check back often for updates.

 

 

Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’na

Posted in Direnis, Duyurular, Haberler with tags , on 26/07/2009 by Karakök

 

 

 
Selam,
 
Cografyada bir yandan sicaklar, bir yandan her gun ilave olan turlu yeni bir zulum, yeni bir hak ihlali… Ama inanin Amedin hapis cocuklarinin durumu bin beter.
 
Diyarbakir’da hapis TMK Magduru Cocuklar’dan F.G. (17)’nin ablasi, Cocuklar Icin Adalet Cagirici’lari’ndan Leyla G.’den yeni bir mektup geldi (lutfen okuyun): “ … Cocukların sorunları gittikçe derinleşiyor. Sorunlar: Doktorun yanına çok zor gidiyorlar, doktorda da ilgilenme yok. Muayene tam yapılmıyor. Dilekçe verip muayene olabilen çocuklara ilaç verilmiyor. Verilen bazı ilaçların da etkisi yok. Çoğu ilaçlar verilmiyor. Resmen hastalıklarıyla baş başa bırakılıyorlar. Çocuklar bu konuda ne yapabilirler? … Diyarbakır’ın kavurucu sıcaklığına rağmen koğuşlara bir pervane bile verilmiyor, mektuplar engelleniyor (ne onların mektupları bize, ne bizim mektuplarımız onlara veriliyor şu an), yemeklerin içine atılan ihrenç atıklar daha da fazlalaşmış (eskiden içinde iki üç tane birşey çıkardı, şimdi ise daha fazla ihrenç şeyler katıyorlarmış yemeklere) çocuklar için durum gittikçe dayanılmaz bir hal alıyor. Çocuklar yemek yiyemez hale getiriliyor. Kardeşim diyor ki yemek sorunu böyle devam ederse yemekleri artık yemeyeceğiz. Aç kalmak daha iyi. Bunları yediğimizde rahatsızlık geçiriyoruz. Sağlığımız resmen tehlike de. Resmen çocukları ölüme götürüyorlar. İşkenceden bile kötü bunlar. Psikolojik sorunları daha da derinleşiyor. Çoçukların piskolojileri için ne yapabiliriz? Çocukların ranzalarının döşecekleri değiştirilmiyor. Su sorunu bile hala devam ediyor. Hatta su çok nadir veriliyor. Heyet ziyarete geldiğinde yatakları değiştiriliyor, heyet gittikten sonra tekrar yataklar alınıyor onlardan. Çocukların sağlık sorunları gittikçe derinleşiyor. Çocuklar hala kendi elbiselerini kendileri yıkıyorlar. Yaşadıkları yer sağlıklı ortam değil. Burdaki çocuk komisyonu sorunlarla ilgilenmiyor. Ayda bir cezaevine gidip çoçukların durumuna bakmıyorlar bile. … Burdaki kurumlar da pasif davranıyor. Bizim de elimiz kolumuz bağlı. Biz ailelerin korkuları var. Ne yapamayacağımızı bilmiyoruz. … Çocuklar diyor ki vicdanı olan herkes ırk ayrımı yapmadan bizim için bir şeyler yapmalılar … İstanbul’daki çocuklar için adalet çağırıcılarını yürekten saygıyla selamlıyoruz. Gerçekten elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Sizden aldığımız güçle ayaktayız. İstanbul’daki destek etkinlikleriniz hem çocuklara, hem biz ailelere çok moral veriyor. Gerçekten siz bize çok iyi moral veriyorsunuz. Çok teşekkür ederiz … Başlatacağınız bütün eylemlerin arkasındayız. Kolay gelsin. Allah yardımcınız olsun. Allah’a emanet olun. Rojbaş.”
 
Ne yapacagiz?
 
Basta Diyarbakir Barosu Çocuk Komisyonu, Tabip Odasi, Valilik Il Insan Haklari Komisyonu, TIHV, IHD, Mazlum Der gibi kurumlar yeniden hapishane ziyaretleri yapabilir, basin aciklamalari, raporlarla mevzuu gundeme getirip en azindan durumu iyilestirmek icin baski olusturabilir. Gecici de olsa sonuc verebilir.
 
Alakali resmi mercileri, hukuki bazda islerini insan ve cocuk haklari bazinda ihlalde bulunmadan yapmaya zorlamak da bir yontem.
 
Ivedi bir seyler yapmamiz lazim!!!
 
Cocuklar goz gore gore, alenen harcaniyor.
 
Cocuklar’in Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’ndan taleplerinin biri de, aileleri tarafindan bir sekilde kendilerine ulastirilan grup mesajlarinin Kurdce yazilmasi.
 
F.G. bir not gondermis: “Bizim görüşümüzü sorarsanız, biz kendi anadilimizde yazılmasını isteriz. Eğer nasıl uygun bulursanız. Çünkü biz tutuklanan, gözaltına alınan ve işkenceden geçen çocuklar kürt çoçuklarıyız, o nedenle kürtçe yazılmasını daha önemli kılarız. Tabi sizin için mahsuru yoksa”
 
Mevcut konjonkturde TMK Magduru Cocuklar’in bir kac istisna harici, ekseriyetinin Kurt cocuklari oldugu goz onune alindiginda, ugradiklari zulmun  en azindan icebargin gorunen kismindaki sebebi etnisteleri oldugu dusunuldugunde bu son derece anlasilir, son derece makul bir talep.
 
“Ava de seri; ci buhustek ci car tili.”  (Basi asan su; ha bir karis olmus, ha dort parmak.)
 
Ama Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’nin hudutlari TMK Magduru Cocuklar olgusuylala belirlenmis bir hak arama kampanyasi dahilinde bir araya gelmis turlu mesrepten bireylerden mutesekkil oldugu ve maalesef ben dahil ekseriyetin Kurdcenin cografyadaki her iki lehcesini de bilmedigi goz onune alindiginda ise bu fonksiyonel olmayan bir talep. Cunku gruba, gunde iki adeti asmamaya ihtimam gostererek gonderdigimiz mesajlar, TMK Magduru Cocuklar kampanyasindaki mucadeleye hizmet edecek, mevzua dair duyurular, raporlar, haberler…
 
Ama bugune kadar tum logo, afis, ilan vb’ni tasarlayan cagricilarimizdan Ayse Kalyoncu artik web sitesi tasarimini tamamlarsa, siteyi ilk etapta en azindan Turkce, Kurdce, Ingilizce baslatmayi hedefliyoruz (tabii cagiricilarimiz tercume hizmeti verirse – katkida bulunabilecekler COCUKHAKLARI2@gmail.com ‘a bildirsin lutfen – ) . Dilerim Ekim’de kanun degisimi grceklesir ve site fonksiyonel olarak omursuz olur.
 
Bi Hevre …

Xwazdî ez tu hevre bin
Bi hevreherin xorînê

Wer dî bihêrin kotra bin
Bang dîn bi hevre narînê

Dwînî kotra hêra bûm
Awaz ji cîr dixwînê

Fîrabîl û beyaban
Hawar ji dest evînê

Ez tu watu yek dil wîn
Hêzan cwadi wînê

Vêra pêkra hıfne wîn
Bircînê ya binvînê

Birlikte …
Birlikte geçen günleri özlüyorum
Hele sabah çıkıp gidişimizi

Seninle dağlara çıkar dolaşırdık
Birlikte söylerdik şarkılarımızı

Ben o dağların ruhundan öğrenmiştim
Ta yürekten candan söylemeyi

Hem dağlarda hem kırlarda hem sahralarda
Ey aman medet aşkın elinden yani

İkimiz tek bir gönül olmuşken
Sonbahar gelip böyle ayırdı bizi

Ancak birlikte olunca küflenmez aşk
Ya bağır bir ses ver ya da uyu hadi
 
 
DIPCIKLENEN S.T.’NIN TEDAVISI YARIM KALDI
 
Bastan beri verdigi buyuk emekle TMK Magduru Cocuklar mucadelesinin simge ismi olan Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’ndan Arif Akaya bir e-maille, belleksizligimizin uc ayda oguttugu S.T.’nin durumuna dikkat cekti: “23 nisanda hakaride bir özel harekat polisi tarafında kafasına dipçikle vurulan s.t.’nın çok acilen psikolojik desteğe ihtiyacı vardır çünkü hastahanede uzun süre kalması gerekli olan bu çocuk, babası polis hakkında davacı olacağını söyleyince 8 günlük yoğun bakımda çıkar çıkmaz tedavisi yarıda kesilip hemen taburcu ediliyor. taburcu edildikten sonra sadece bir kez kontrole gitmiş, tamam git bir şeyi kalmadı diyerek göndermişler ama çocukta bir çok hem fiziki hem de psikolojik sebepler vardır. çocukta izlediğim travma sonrası etkiler 1 sürekli yüzünü iki eliyle kapatması 2 güneşte fazla kaldığında gözlerinin etrafının şişmesi 3 koşamama 4 sanki birileri her an kafasına vuracakmış gibi bir izlenim vermesi 5 artık bir daha top oynayamama hissi 6 konuşamama konuşurken dilinin takılması kekeme ve konuşmada zorlanma 7 geceleri şiddetli baş ağrıları ve korkma.  lütfen herkesten rica ediyorum bu çocuğun tedaviye ihtiyacı vardır kimin elinde ne geliyorsa yapmaya davet ediyoruz maddi ve manevi destek bekliyoruz”
 
Hakkari Asliye Ceza Mahkemesi’nde ogluna iskence yapan polisler hakkinda dava acan baba Mehmet T., “Oğluma işkence yapıldıktan 8 gün sonra hastane yetkilileri bana polisler hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmayacağımı sordular. Ben de bu davanın peşini bırakmayacağımı söyledikten sonra çocuğumu yoğun bakımdan çıkartıp taburcu ettiler” deyip ekonomik olarak buyuk sikinti yasadigi icin tedaviyi tamamlayamadigini belirten baba, “Ne bizim kurumlarımız ne de devlet kurumları çocuğumun tedavisi için yardımcı olmadı. Sadece çocuğumun tedavisi yapılmasını istiyorum” diyor.
 
S.T. (14) ise, polis korkusundan 3 aydir sokakta yalniz gezemedigini, geceleri ruyasinda polisleri gordugunu soyluyor. Yasadigi vahsetten sonra konusmakta zorluk ceken S.T. “Eskiden arkadaslarimla hep futbol maci yapardim, artik yapamiyorum, kafatasim catlak olduğu icin hava aliyor ve cok agrıyor. Polisler tekrar bana arkadan saldıracak saniyorum. Geceleri bas ve goz agrılarim cok siddetli oluyor. Bazen dilim tutuluyor” dedi.
 
Arif Akkaya’nin e-mailinden hemen sonra, daha once de tavsiyeleriyle pek cok kez TMK Magduru Cocuklar’a destek vermis, Cocuklar Icin Adalet Cagirici’lari’ndan psikiyatrist Sahika Yuksel “Hakkari Devlet Hastahanesinde Uz. Psikiyatrist Dilek Yeşilbaş görevli. Kendisinin S.T.’ın ilk değerlendireyi yapması istenebilir. Uygun görürseniz ben Dilek’i ararım” yazdi.
 
Bugune kadar TMK Magduru Cocuklar hususunda ciddi emek veren Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’ndan psikolog Ayten Zara Page de Dilek Yesilbas’i dogrudan arayarak, onun tibbi ve psikolojik destege gonulden hazir oldugunu bildirdi.
 
Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’na yeni katilan Hakkari Devlet Hastanesi psikiyatristlerinden Dilek Yesilbas, mesleki degerinin yaninda kendisini ihtisasinin iktidarina hapsetmemis, yasadigi cograyfaya vicdanini acmis bir insan. Turunc fidanlarina portakal asilayip, sahici aidiyetleri korelinceye kadar alttan fiskiran turunç dallarini yolan, ancak portakalliga entegre olduktan sonra bahcesinde bu fidanlara kalici yer acan Cagdas Yasami Destekleme Dernegi’nin taban tabana ziddi, turunç fidanlarini kendi topraklarinda sağlıklı turunç agaçları haline getirmek için emek veren bir misyoner.
 
Bireysel cabalar cok muhim. Ama akut cozumlar uretirken kalici sosyal duzenlemelere de kafa yormamiz lazim.
 
Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’ndan hukukcu Sezgin Tanrikulu da “s.t.’ın süreci ile ilgili olarak bu talebin muhatabı her koşulda tabii ki tihv’dir… kendisini ve ailesini van’da  hastanede ziyaret ettik… hem tıbbi hem de hukuksal süreçte tihv’nin yanında olduğunu bildirdik.. vakıftan arkadaşlarımız (izmir ve adana’dan) hakkari’de görüşme gerçekleştirdiler… vakfımızın bütün olanakları ile bu tedavi sürecini üstlenecektir. ayrıca s’ın mağduru davanın duruşması da 17 eylülde hakkaride…  bu sürecide mümkün olan en dayanışma ve katılımla yürütücüsü olmayı planlanmaktayız..” yazdi.
 
 
DIYARBAKIRDA REHABILITASYON CALISMALARI AKSIYOR
 
TIHV bir sure once Diyarbakir’da ceza almis ya da durusmasi devam eden tahliye olmus TMK Magduru Cocuklar ve ailelerine yonelik rehabilitasyon calismalarina baslamisti.
 
Diyarbakir TIHV basvuru hekimi, Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’ndan psikolog Emin Yuksel’den gelen son haber maalesf muspet degil: “Çalışmalar devam ediyor. Listedeki herkesi en az beş kez aradım, arattım ama başvurular istediğimiz düzeyde değil, randevuları konusunda çoğu istekli değil. Bize ulaşanlar maalesef listenin yarısı bile değil. Defalarca telefon da söz almama rağmen gelme konusunda pek hassas davranılmıyor. Zaman çok geç olmadan başvurmaları lazım. Ayrıca aile bireyleri ile birlikte gelebilseler daha iyi olacak.bu konuda çağrı yapsanız sevineceğim.”
 
7 seneye yakin ceza alip, cikista okul kayidi da yapilmayan, Yargitay’in cezasini onayacagi gunun tedirginligiyle yasayan H.A.’nin babasi Arif A.’dan gelen e-mail de Emim Yuksel’i destekliyor maalesef: “tihv den emin bey le bayağı bir yol kat etik ama ne aileler ne de çocuklar birinci atılımdan sonra gelmez oldular her aradığımızda mazeret uydurmaya başladılar biz çok iyiyiz diyorlar örneğin h. bana diyor ki baba benim ihtiyacım yok sen git tedavi ol, beraber gidelim, yok sen git çünkü aniden parlıyorsun bağırıyorsun diye beni eleştiriyor ve gitmiyor şimdilik terapileri çocuklardan kaynaklı olarak tam yürümüyor katılım yok kendilerini veya ailelerini aradığımda ise çocuğum çok iyi gerek yok yaw benden senden iyidir diyorlar, biliyorsun zorlan tedavi olunmaz”
 
Cocuklarin ve ailelerinin, cok ironik de olsa sahiden katki verecek kurumlarin basinda gelen TIHV (Turkiye Insan Haklari Vakfi)’den bile bir kurum oldugu icin fislenme korkusuyla cekindiklerini biliyorum ve maalesef bu cografyada bunu anliyorum da (belki de ismindeki “Tukiye”den dir, ne de olsa 17 bin faili mechulu olan bir cografyada yasiyoruz)
 
Ama bir sekilde TMK Magduru Cocuklar ve ailelerinin bu rehabilitasyon calismalarina devam etmeleri icin yontem bulmaliyiz!
 
Lutfen bu husustaki tekliflerinizi COCUKHAKLARI2@gmail.com ‘a ivedi bildirin.
 
Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari dahilindeki TMK Magduru Cocuklar’in yakinlari ve avukatlari da lutfen bu hususta ellerinden gelen katkiyi sunsun.
 
Bu arada Diyarbakir’daki tek cocuk psikiyatristi bir askerle evli bir kadin doktordu. Ve cocuklarin, o sahis boyle olmasa bile, “asker” kelimesi isin icine girince gosterdikleri cekince ve tepki maalesef bu cografyada anlasilabilirdi. Su an Diyarbakir’da baksa bir cocuk psikiyatristi var mi? Yoksa, gecici de olsa bolge kosullarina vakif bir cocuk psikiyatristi bir kanalla Diyarbakir’a gonderilebilir mi?
Cocuklar Icin Adalet Cagiricilari’ndan psikolog Ayten Zara Page rehabilitasyon calismasinin devamliliginin onemine dikkat cekmek icin bu yazida kullanilmak uzere asagidaki yaziyi kaleme aldi:
 
Tutuklu Çocuklar İçin Rehabilitasyon Çalışmlarının Önemi
Çocukların gösteriler sırasında ve sonrasında maruz kaldıkları şiddet, cezaevlerinde yaşadıkları koşullar, ağır ceza istemiyle yargınlanmaları ve tutuklanmaları ruhsal  travmalara  (çoğul travma) neden olmuş ve sonuçta da ağır olabilecek ve uzun sürecek ruhsal sorunlar yaşamalarının kaynağını oluşturmuştur. Çocukların kendilerine zarar vermelerini engellemek, hayat ve insanlarla bağlarının devam edebilmesi için rehabilite çalışmaları çok gereklidir. Rehabilite çalışmaları olmadığı takdirde her bir çocukta duygusal travmanın şiddeti artarak devam edecek ve çocukları işlevsiz, hep yardıma muhtaç bireyler olarak kalmalarına neden olacaktır.  Tutuklu çocukların mağduriyeti, bu çocukların yakınları için  de trajik bir yaşantı oluşturmuş, ailelerinin normal işlevini bozulmasına sebeb vermiştir. Psikodestek çalışmalar aileler için zorunlu hale gelmiştir. Tutuklu çocuklar ve ailelerine yönelik rehabilite çalışmaları sadece ruhsal sorunların çözümüne yönelik değil ayrıca toplumsal olarak bireylerin çatışma ortamını ortadan kaldırmak, barış içinde bir arada yaşamayı mümkün kılacak, çatışmayı giderecek yolları öğrenmeleri ve uygulamaları açısından da çok önemli çalışmalardır. Rehabilite çalışmaları doğrudan travma tedavisi gerektirmeyen durumlarda, tutuklu çocuklara psikolojik destek çalışmalarını, ağırlıkla sosyal yaşamlarını zenginleştirecek, travma ile mücadelede çeşitli uğraşlar ( sanat, spor, sosyal paylaşım vb.) ile sağlayacak yöntemleri içermelidir.

COCUKHAKLARI2@gmail.com