Ekim, 2010 için arşiv

bir ihlalin videosu

Posted in Haberler with tags on 31/10/2010 by Karakök

Koşullar iyileşti, İnan açlık grevine son verdi

Posted in anti militer with tags , on 31/10/2010 by Karakök

http://www.savaskarsitlari.org

 

Cezaevi’ndeki koşullarını protesto etmek amacıyla 22 Ekim Cuma günü başladığı açlık grevi nedeniyle ‘Sibirya’ adı verilen, kedi büyüklüğünde, cesur, kaçmayan farelerle dolu, kapısı penceresi olmayan bir hücreye atılıp, su, şeker ve tuz gibi en hayati ihtiyaçları karşılanmayan İnan’ın direnişi ve avukatının suç duyurusu sonuç verdi. 27 Ekim akşamı İnan’la görüşen yönetim, O’nu derhal hastanaye sevk edip, istediği koğuşa verdi ve herkesle görüşebilecek.
Açlık grevindeki İnan’a yapılan işkenceye suç duyurusu!..
İnan’ın kaleminden hücre…
İnan’ın Gözaltına Alınmasıyla Başlayan Süreç (Kronolojik)
İnan’a Ege Üniversitesi’nden destek
Vicdani retçi Süver açlık grevinde(Basın açıklaması-İZMİR)
UAÖ’den Acil Eylem Çağrısı: Vicdani retçi tutuklandı

“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesinde ve ICCPR(Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi)’ın 18. maddesinde de belirtildiği gibi düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru bir kullanımı olarak herkesin askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkı vardır.” BM devletlere “vicdani retçilere, vicdani retlerinin nedenleriyle uyumlu, savaşçılığı gerektirmeyen, sivil nitelikli, kamuya yararlı ve cezalandırıcı bir yapıda olmayan alternatif hizmetler sunmaları” çağrısını tekrarladı ve devletlerin “vicdani retçileri askerlik hizmetlerini yapmadıkları için hapse mahkûm etmek ve sürekli cezalandırmaktan geri durmaları” gerektiğini vurguladı
LÜTFEN HEMEN TÜRKÇE YA DA KENDİ DİLİNİZDE YAZIN:

Yetkililere İnan S’yi derhal ve koşulsuz serbest bırakmaları çağrısında bulunun;
Yetkililerden İnan S’nin işkence veya diğer kötü muameleye uğramamasını garanti altına almalarını isteyin;
Türkiye’nin Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne taraf olan bir ülke olduğunu hatırlatarak, bu nedenle vicdani ret hakkını tanımakla yükümlü olduğunu belirtin.(acil eylem! – tıklayın)
Facebook’ta VİCDANİ RETÇİ İNAN SUVER’LE DAYANIŞMA GRUBU
İnan’la Yapılan Görüşmenin Notu (21 Ekim)İnan’dan Başbakan’a mektup: İdamımı istiyorum!..İnan’ın 11 Ekim mahkeme tutanaklarıVicdani retçi Mahir Yüksel’den İnan’a mektupBono Başbakan’a Vicdani Retçileri Sormuş(Basın)Vur emirleri, korkutamaz bizleri(Eylem-İZM)Tutuklu Vicdani Retçi Süver’in Dosyası AİHM’ye Taşınıyor(Basın)İnan Suver yalnız değildir!(Eylem-ANK)İsviçre’de, Vicdani Retçi İnan’la Dayanışma Eylemiİnan’ınki çürük değil, vicdani ret (Eylem-İST)WRI, İnan Suver’in güvenliğinden endişe duymaktadırUAÖ: ‘Vicdani ret, bir kişilik bozukluğu değil, insan hakkıdır’Vicdani ret hakkımı kullanıyorum -İ. Suver

25 August 2010
Vicdani retçi tutuklandı

İnan S. 5 Ağustos’tan bu yana askerlikten ‘firar etmek’ suçlamasıyla İstanbul’da askeri bir cezaevinde tutuluyor. İnan S. vicdani reddini geçen yıl resmi olarak açıklamıştı.

İnan S. kimlik kartını yenilemek için adresini bildirmesinin ardından İstanbul’daki evinden gözaltına alındı. Gözaltına alınmasının gerekçesi askerlikten ‘firar’ ettiği suçlamasıyla hakkında çıkartılan tutuklama kararıydı. Kendisi halen İstanbul’da Kasımpaşa Askeri Cezaevi’nde tutulmaktadır. Uluslararası Af Örgütü, İnan. S.’yi, düşünce mahkûmu olarak kabul etmektedir. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’de daha önce askeri cezaevinde gözaltında tutulan diğer vicdani retçilerin maruz kaldığı kötü muamele vakaları nedeniyle, İnan S’nin de, işkence veya kötü muamele riski ile karşı karşıya olduğundan kaygı duymaktadır.

İnan S’nin, önümüzdeki günlerde, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde “firar” gerekçesiyle yargılanmak üzere İzmir’e sevk edilmesi bekleniyor. Kovuşturma, İnan’ın askeri makamlara vicdani retçi olduğunu açıklamasına rağmen başlatıldı.

İnan S. 2001 yılı Haziran ayında askere gitti. Aynı yılın Eylül ayında, İzmir’deki askeri birliğini terk etti ve geri dönmedi. 2001 yılından bu yana, en az üç kez “firar” suçundan mahkûm oldu ve askeri cezaevine konuldu. İnan S. firar suçundan dolayı Şirinyer Askeri Cezaevi’nde yattığı sırada cezaevi gardiyanları tarafından defalarca ciddi şekilde dövüldüğünü açıkladı. Kendisinin “firar” gerekçesiyle geçmişte aldığı üç mahkûmiyetinden kalan 35 aylık cezası daha bunmaktadır. Son tutuklama, 2007 yılındaki dördüncü ‘firar’ suçlaması ile ilgilidir.

İnan S. askeri makamlara 2009 yılında gönderdiği bir mektupta, vicdani gerekçelerle askerlik yapmayı reddettiğini ve vicdani retçi olduğunu açıkladı. Vicdani ret hakkının uluslararası düzeyde tanınan bir hak olduğundan haberdar olmadığı için, vicdani reddini daha önce açıklamamıştı.

LÜTFEN HEMEN TÜRKÇE YA DA KENDİ DİLİNİZDE YAZIN:

Yetkililere İnan S’yi derhal ve koşulsuz serbest bırakmaları çağrısında bulunun;
Yetkililerden İnan S’nin işkence veya diğer kötü muameleye uğramamasını garanti altına almalarını isteyin;
Türkiye’nin Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne taraf olan bir ülke olduğunu hatırlatarak, bu nedenle vicdani ret hakkını tanımakla yükümlü olduğunu belirtin.

LÜTFEN 22 Eylül 2010’A KADAR MEKTUPLARINIZI AŞAĞIDAKİ ADRESLERE GÖNDERİN:

Milli Savunma Bakanlığı

Vecdi Gönül
Milli Savunma Bakanı
Milli Savunma Bakanlığı
06100 Ankara, Türkiye
Fax: +90 312 418 4737
Eposta: info@msb.gov.tr
Hitap: Sayın Bakan

Askeri Cezaevi Komutanlığı

Kuzey Deniz Saha Komutanlığı
Kasımpaşa Askeri Cezaevi
Kasımpaşa-Beyoğlu
İstanbul – Türkiye
Fax: +90 222 237 5928
Hitap: Sayın Komutan

Mektubunuzun bir kopyasını da şu adrese gönderin:

Meclis İnsan Hakları Komisyonu

Mehmet Zafer Üskül,
Komisyon Başkanı
TBMM İnsan Hakları Inceleme Komisyonu
Bakanl

sıklar, 06543 Ankara, Türkiye
Fax: +90 312 420 53 94
Eposta: inshkkom@tbmm.gov.tr


Hitap: Sayın Mehmet Zafer Üskül

Mektubunuzun kopyalarını ülkenizdeki diplomatik temsilciliklere de gönderin. Mektuplarınızı yukarıda belirtilen tarihten sonra da göndermek konusunda lütfen ülkenizdeki UAÖ şubesine danışın.

EK BİLGİ

Türkiye, iç hukukunda vicdani reddi tanımamakta ve askerlik hizmetinin yanında sivil bir alternatif sunmamaktadır. Askerlik hizmetini reddettiğini kamuoyuna açıklayan vicdani retçiler cezai kovuşturmaya uğramakta ve üç yıla kadar hapis cezasına maruz kalmaktadırlar. Serbest bırakıldıklarında genellikle kendilerine yeni askere çağrı mektupları gönderilmekte, kovuşturma süreci kendini tekrar eder bir hal almaktadır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2006 yılında aldığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesinin (küçük düşürücü ve aşağılayıcı muamelenin engellenmesi) ihlal edildiği ve Türkiye’deki vicdani retçilerin, askerlik hizmetlerini reddettikleri için aleyhlerinde sürekli dava açılması ve mahkûm edilmeleri dolayısıyla yaşadıkları “sivil ölüm”leri engellemek amacıyla yasaların değiştirilmesi yönünde aldığı kararı uygulamamaktadır.

Uluslararası Af Örgütü, vicdani retçiyi, vicdanı ya da inancı nedeniyle askerlik hizmetini yapmayı ya da savaşta ve silahlı çatışmalarda herhangi bir şekilde doğrudan veya dolaylı yer almayı reddeden kişi olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, savaşlara genel olarak katılmayı reddetmese bile amacına, sürdürülüş biçimine katılmadıkları için herhangi bir savaşa katılmayı reddeden kişileri de içermektedir. Uluslararası Af Örgütü, askeri hizmete karşı vicdani ret ya da alternatif sivil hizmet hakları tanınmadığı için tutuklanan ya da gözaltına alınan kişileri düşünce mahkûmu olarak kabul ediyor. Eğer vicdani nedenlerle askerlikten muaf olmak için makul yollar izlemişlerse, askeri birimlerini izin almadan terk eden ve bu yüzden hapse mahkûm edilen kişileri de düşünce mahkûmu olarak kabul ediyor.

Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi (USMHS –ICCPR)’de dâhil olmak üzere, vicdani nedenlerle askerlik hizmetini reddetme hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında çeşitli uluslararası insan hakları mekanizmalarında yer almaktadır.

BM İnsan Hakları Komisyonu, 1995 yılında aldığı kararına gönderme yaparak aldığı 1998/77 sayılı kararında, askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkının Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’nin (ICCPR) 18. maddesi (din, vicdan ve inanç özgürlüğü) tarafından güvence altına alındığını belirtti. “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesinde ve ICCPR’ın 18. maddesinde de belirtildiği gibi düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru bir kullanımı olarak herkesin askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkı vardır.” Kararda, Komite aynı zamanda devletlere “vicdani retçilere, vicdani retlerinin nedenleriyle uyumlu, savaşçılığı gerektirmeyen, sivil nitelikli, kamuya yararlı ve cezalandırıcı bir yapıda olmayan alternatif hizmetler sunmaları” çağrısını tekrarladı ve devletlerin “vicdani retçileri askerlik hizmetlerini yapmadıkları için hapse mahkûm etmek ve sürekli cezalandırmaktan geri durmaları” gerektiğini vurguladı. Komite ayrıca “hiç kimsenin bir ülkenin yasaları ve ceza kanunları uyarınca daha evvel cezai yaptırımını tamamladığı ya da beraat ettiği cürümden sorumlu tutulmaması ya da cezalandırılmaması” çağrısını tekrarladı.
3 Kasım 2006 tarihinde İnsan Hakları Komitesi, Kore’de iki vicdani retçinin zorunlu olan askerlik hizmetini reddettikleri için haklarında soruşturma açılması ve hüküm giymeleri üzerine hiçbir sivil alternatif bulunmaması nedeniyle Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi (Tebliğ No. 1321/2004 ve 1322/2004).

 

 


LGBTT ve Askerlik (film gosterimi/soylesi)

Posted in anti militer with tags on 31/10/2010 by Karakök

Post image for LGBTT ve Askerlik (film gosterimi/soylesi)
Film: Curugum,Askerim, Reddediyorum
Yonetmen: Aydin Oztek
29′ 56
Escinsel, biseksuel ve transgender bireylerin askerlik yukumlulugu ve ordu ile karsilasma hallerini anlatan film, tanikliklar yoluyla LGBTT hareketinin ve bireylerin “zorunlu askerlik” konusundaki ic tartismasina isik tutuyor.
Soylesi: Ne Yapmali?
Moderator: Mehmet Tarhan
Zorunlu askerlik hizmeti ile yuzlesme halindeki bireylerin haklari nelerdir? Askerlik hizmeti veya “curuk” raporu alim surecinde olasi hak ihlallerini en aza indirme yollari nelerdir? Vicdani red tutumu nedir?
Tanikliklarimizla soylesiyoruz.
Tarih: 7 kasim 2010 pazar
Saat: 16:00 – 18:00
Yer: Lambdaistanbul Kultur Merkezi

Lambdaistanbul LGBTT Dayanisma Dernegi

Monatliche Sendung auf Radio Lora

Posted in Deutschsprachige Artikel with tags on 31/10/2010 by Karakök

LORA

 

Monatliche Sendung auf Radio Lora

Diesen Sonntag, 31.10.2010, sind wir wieder auf Sendung mit „Radio Kara“ beim Alternativen Lokalradio LoRa. Die Sendezeit ist jeweils jeden letzten Sonntag im Monat von 16.30 – 18 Uhr (8-ung, neue Sendezeit!).

Ihr könnt uns entweder direkt über 97.5 MHz oder übers Webradio auf http://www.lora.ch empfangen. Ausserdem findet ihr all unsere Sendungen im Archiv (nach Stichwort „Radio Kara“ suchen).

Infos, Aufrufe, etc. könnt ihr uns jederzeit an laydaran@immerda.ch schicken. Wir nutzen die Sendung als politische Infoplattform und lesen gerne auch eure Texte.

Karakök Autonome tr/ch

ANARSIST RADYO YAYINI RADYO KARA

Posted in Haberler with tags on 31/10/2010 by Karakök


LORA

Her ay yapilan Radio Kara” adiyla aylik radyo yayinimiz 31. 10 .2010 pazar gunu saat 16.30 -18 arasinda yapilacaktir.

Kablolu yayin: Radio LoRa 97.5 Mhz, Internet uzerinden http://www.lora.ch sitesinden web radio tuslayip dinleyebilirsiniz. Windows Media Player ya da benzer bir program gereklidir.

gecmis yayinlarimizi lora arsiv inde bulabilrsiniz.

Okunmasini istediginiz haberlerinizi bu adreslere gonderebilirsiniz.

otonomkarakok@gmail.com

laydaran@immerda.ch

Radyo canli baglanti tel; Studio: 0041 44 567 24 00

Karakok Otonomu tr /ch

2/5BZ – SARI KIZ & DEMOCRACULLAH & SINIR !! _ 2008

Posted in Haberler with tags on 31/10/2010 by Karakök

2/5BZ – SARI KIZ & DEMOCRACULLAH & SINIR !!_ 2008
*http://vimeo.com/16063292
*
2/5.Boyut Zehri _ BADEM BIYIKLI  SARI KIZ & DEMOCRACULLAH _ 2008
track broadcasted / track yayinladi @ Gozel Radyo 13.07.2008 Radyo Eksen
Istanbul
http://gozel.tv/1333528701
GOZEL RADYO 16_13.07.2008 –
” FETHENEKON & DEMOKRASULLAH GELiYOR / COMIN’ FETHENEKON & DEMOCRACULLAH”
…………………………………………….
http://spamullah.wordpress.com/2010/02/25/spamullah-kollektifi-heroin-i-cedid-ordusu_26-07-2010/
http://gozel.tv <http://gozel.tv/1333528701>
*http://www.2-5bz.com* <http://www.2-5bz.com/>
…………………………………………………………
Sönsün Şu Yalancı Işıklar ” Gossensound und Massenpop” Belgesel 30.09.2010
*http://vimeo.com/15427137* <http://vimeo.com/15427137>
*
http://reboot.fm/2010/09/09/gozel-radio-4-buy-a-robber-baron-get-a-fresh-ottoman-free/
*

Karadağ cinayeti davasında ikinci duruşma ve cinayetin yıldönümü yaklaşıyor

Posted in Haberler with tags on 31/10/2010 by Karakök

 

 

Kizil Bayrak

AKP’nin AK Aleviler operasyonu

Posted in Haberler with tags on 31/10/2010 by Karakök

ImageTürkiye’deki AKP karşıtı Alevi örgütleri, içeriden dışarıdan kuşatmaya alınıyor.

Asimilasyon amaçlı açılıma ve genelde AKP politikalarına karşı, blok bir güç oluşturan Alevi örgütlerinin direncini kırmak ve pasifleştirmek isteyen AKP, “AK Aleviler” örgütleri kurduruyor. Türkiye’deki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile aynı adı taşıyan dernek, Bakan Egemen Bağış’ın teşvikiyle bu yıl ABD’de faaliyete başladı. Irak’ta federasyon kurduruluyor. Makedonya’da “türbe operasyonu” yapılıyor. Türkiye’de ise adı, yeri bilinmeyen derneklerin kuruluşu birbirini izliyor.

 

Kelime ATA/ habercek.com

2 Ekim’de ABD’deki Aleviler, ABD tarihinde bir ilki gerçekleştirerek  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Alevi karşıtı” söylemlerinden dolayı kınadılar. Kınamanın nedeni Erdoğan’ın, referandum sürecinde miting meydanlarındaki konuşmalarında Alevilerle ilgili açıkça ayrımcılık ve bölücülük yapması, nefret suçunu işlemeseydi.
Basın toplantısını organize eden ve bildiriyi kaleme alan grup, kendilerini “Pazar Sohbetleri Grubu” şeklinde tanımlıyor. “Pazar Sohbetleri Grubu”’nun Erdoğan’ı kınayan bildirisine ABD’deki birçok dernek imza attı ama New York / New Jersey merkezli kurulan “Pir Sultan Abdal Kültür Derneği” bundan kaçındı.

Bu derneğin, Türkiye’deki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin bir şubesi olduğu sanılmasın. Türkiye’deki yapıyla en ufak bir bağlantısı, ilgisi, mücadele çizgisi bakımından da yakınlığı yok. Pir Sultan gibi hem Alevilik hem de sosyal mücadele açısından simgeleşmiş, keskin bir figürün adını alarak kurulan bir derneğin, Erdoğan’ın Alevi karşıtı söylemlerini kınamamasının anlamı ne olabilir? Derneğin, Madımak katliamını dert etmemesi de bir başka düşündürücü yan. Hal böyle olunca
ABD Alevi Kültür Merkezi Geçici Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Mavruk’un,  2 Ekim 2010’daki basın toplantısında “Ne var ki Alevilerin tarihine ikinci bir Kerbela olarak gecen, aydınlarımızın diri diri yakıldığı Madımak Katliamının 17nci yıldönümünde beklentimiz çıkmadı. Bir Alevi derneği en azından katilleri lanetlemesi gerekirken, bunu maalesef bu derneğimizden göremedik” demesi, çok anlamlı oluyor.

Egemen Bağış telkini
ABD’deki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği bu yıl kuruldu. Derneğin kurucuları arasında Sivaslılar çoğunluğu oluşturuyor. Derneğin başkanlığını bir süre Ali Rıza Doğan yaptı, ardından Ekim ayında yeni bir görev dağılımı ile Zeki Yeşilyurt başkan oldu. Ali Rıza Doğan, Dursun Koçak ve Özcan Demirağ şimdi başkan yardımcısı… Yönetim kurulu üyeleri de Bülent Yesilyurt, Özcan Erdoğan, Kemal Bozoğlu, Hıdır Yıldız, Ömer Bayrak, Yasin Düzgün, Murat Erdoğan, Ramiz Turan, Gülağa Yıldırım ve Hüseyin Fidan’dan oluşuyor.
Derneğin en önemli özelliği büyükelçiliğe yakın durması. Çünkü, “dernekleşme” talimatını veren Devlet Bakanı Egemen Bağış. Bağış, hemşehri derneklerinin de kurulmasını teşvik ediyor. Hükümet, hem yurtiçinde hem yurtdışında “AK Aleviler” operasyonları gerçekleştiriyor ve Türkiye ve Avrupa’da AKP’ye karşı direnç gösteren Alevi kurumlarının karşısına “AK Alevileri” çıkarmaya çalışıyor.  İşte ABD’deki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği “AK Aleviler”in bir ayağını oluşturuyor.

Irak Alevilerini birleştirme planı
Bu yıl, Irak Türkmen Alevi- Bektaşi heyeti Türkiye’ye geldi. Heyet, Ankara’da Dışişleri Bakanlığı, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Araştırma Merkezi’ni, Alevi Bektaşi Federasyonu’nu ziyaret ettiler. Heyetin görüştükleri arasında AKP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik de vardı. Hükümet, Irak’ta da kendi kontrolünde bir Alevi- Bektaşi gücü yaratmak istiyor. Bu heyet, federasyon kurmak istiyor ancak Irak’ta yaklaşık bir yıldır hükümet kurulamadığı için Irak Alevilerinin başvurusu bekliyor. AKP’li Çelik, ziyaretten sonra yaptığı açıklamada, “Alevi, Bektaşi akımlarını birleştirme konusunda ve Irak’ın toprak bütünlüğü ile Irak’ta herkesi kucaklayan bir hükümetin ortaya çıkması için aynı görüşe sahip olduklarını” ifade etmişti. AKP’nin planında şimdi Irak’a giderek Alevi-Bektaşi gruplarını ziyaret etmek var.

Kimsenin adını bilmediği Alevi örgütleri
Türkiye’de Alevilerin sorunlarının çözümü için mücadele veren derneklerin başında Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri (Eski adı Hacı Bektaşi Veli Kültür ve Tanıtma Derneği), Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı geliyor. Bu örgütlenmelerin temel özelliği AKP’ye karşı kararlı bir direniş göstermeleri… AKP, şimdi, bu ana yapıları parçalamak için yurtdışında olduğu gibi yurtiçinde de yapay Alevi örgütleri kurulmasını teşvik ediyor. Bu dernekler, kritik zamanlarda AKP lehinde açıklama yapıyorlar. O derneklerden bazıları şöyle:

Hasandede Türkmen-Bektaşi Derneği, Antalya Finike Alevi Türkmen Derneği, Çorum Bozköy Alevi Derneği, Çorum Alaca Hamdi Köyü Alevi Derneği, Sivas Divriği Alacadağ Alevi Derneği, Kırıkkale Hamzalı Alevi Derneği, Haydar Sultan Derneği, Çankırı Şabanözü Alevi Derneği, Samsun Vezirköprü Alevi Derneği… Bu oluşumlara yakında yenisi de eklenebilir. Çünkü, AKP’nin Çankaya Belediye Meclis Üyesi ve SU TV’nin sahibi Yalçın Özdemir de “Demokrat Alevi Girişimi” konusunda çalışma yaptığını söylüyor.

Harabati Türbesinde operasyon
AKP, yurtdışındaki operasyonlarından birini de Harabati Baba Dergahı’nda gerçekleştiriyor. Dergah Makedonya’da bulunuyor ve Bektaşilerin dini merkezi ve Türkiye’deki Arnavut kökenli Babaganlar kolunun kutsal yerlerinden biri… 16’ncı yüzyılda Malatya’dan Kalkandelen’e gelen Harabati Baba tekkeyi genişleterek bir dergâh haline sokmuş. “Yıllar boyu buradan Balkanlara hem Bektaşiliğin Babagan kolu yayılmış, hem dervişler yetiştirilmiş, hem de dergâhın geniş arazisinde tarım ve hayvancılık yapılmış” Yugoslavya döneminde dergah kapatıldı.
1992 yılında Yugoslavya’nın dağılmasıyla beraber dergah yeniden açılarak meydan evi yapıldı. Ancak 2002 yılında Makedonya’daki İslam Birliği gelip dergâhın bazı bölümlerini Sünnilerin kullanımına açıp, Bektaşilere kapattı. Taraflar 2003’te mahkemelik oldu. Arnavut-Türk Sünnilerin oluşturduğu Sünni Birliği’ne karşı, Arnavut-Türk Bektaşilerin oluşturduğu Bektaşi Birliği var. Doç. Dr. Ali Yaman, geçen hafta Ankara’da Cem Vakfı’nın düzenlediği Alevilik sempozyumunda işte bu dergahı gündeme getirdi ve hükümetin Harabati Türbesinde operasyon yaptığını söyledi. Yaman, “Hükümet, sadece Türkiye’de değil yurtdışında da Sünni islamı yaymak istiyor. Bunu da bazen Harabati türbesinde olduğu gibi müdahalelerle yapıyor. Dergâhın er meydanı namazlık haline getirilmiş durumda ve cem yapılmasına izin verilmiyor” dedi.

Amaç ne?
AKP’nin niçin çakma Alevi örgütleri kurdurduğuna ilişkin soru önemlidir. İktidara geldiği tarihten bu yana Alevilerde blok bir karşıtlık gören AKP, Alevilerin kimlik mücadelesinde yerleri tartışmalı olan ya da isimleri- yerleri bilinmeyen, tabelası bile olmayan derneklerle bu blokta gedik açmaya çalışıyor. Çünkü, laiklik konusunda karşısına çıkacak en örgütlü gücün Aleviler olduğunu biliyor.
Ama AK Aleviler operasyonunun asıl amacı, aslında Alevileri asimile amacı taşıyan Alevi açılımının kabul ettirileceği, açılıma ve genel olarak da AKP’nin politikalarına karşı duran “özde Alevi” örgütlerinin gücünü kırmak… Dolayısıyla çakma Alevi örgütleri kurulması, Alevi açılımının bir parçası olarak devreye sokulan  operasyon niteliğinde sürüyor. Çünkü, hükümetin, Diyanet İşleri Teşkilatı’nın içinde eritilmiş bir Alevilik için partnerlere ihtiyacı var ve AKP mevcut Alevi örgütlerinden devşirme yapamadığı için arka bahçe olarak kullanabileceği yapılar oluşturuyor.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanı Turgut Öker’in “Alevilerin karşısına Alevileri çıkaracaklar” sözü ciddiye alınması gereken bir uyarı gibi duruyor.

 

http://www.habercek.com/

Troçkizmin liberal bir versiyonu:DSİP

Posted in Makaleler on 31/10/2010 by Karakök

Troçkizmin Liberal Bir Versiyonu: DSİP

Sanırım, referandum sürecinde ve sonrasında olup bitenlerden ve halen devam eden yazılıp çizilenlerden, ortalıkta dolaşan TV tartışmalarından ve Doğan Tarkan’ın Zaman gazetesine verdiği röportajdan sonra, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) adlı, kendilerinin ifadesiyle “1000 kişilik” grup hakkında bir şeyler yazmanın zamanı geldi.

DSİP, SWP adlı İngiltere kökenli partinin Türkiye şubesidir. SWP, Socialist Workers Party’nin (Sosyalist İşçi Partisi) kısaltılmış adıdır. Adeta yeni bir “Enternasyonal” gibi çalışan bu örgütün Yunanistan’da, Almanya’da ve daha başka yerlerde de şubeleri vardır. Hepsinin adında yer alan “Sosyalist işçi” ve SWP’nin “sıkılmış yumruk” sembolü bu enternasyonal örgütün ortak şifresi gibidir.

SWP, Troçkist kökenli bir partidir, ancak Ortodoks Troçkistler tarafından “Troçkizmden bir sapma” olarak görülür. Bu partiyi 1950’lerin başlarında kuran ve şu anda artık hayatta olmayan Tony Cliff’in, Troçki’nin tezleriyle çatışan ve dolayısıyla klasik Troçkizmden farklı bir parti oluşturmasına neden olan teorisi, Troçki’nin, tüm Ortodoks Troçkistlerce sadık bir şekilde izlenen, Sovyetler Birliği’ni “yozlaşmış işçi devleti” olarak gören teorisini reddedip Sovyetler Birliği’nin 1930’lardan itibaren “Bürokratik kapitalist” bir ülke haline geldiğini ileri sürer. SWP’ye varlık kazandıran, bu özel teoridir.

SWP, elbette Labour Party’i “sol” saymayacağımız için, İngiltere’nin en büyük solcu partisidir. Genç öğretmen ve öğrenciler siyasete gözlerini açtıklarında bu partiye akın ederler, birkaç yıl kadar partinin yayın organı, haftalık Socialist Worker’ı okullarında, sokaklarda, gösterilerde sadakatle satar, partinin semt gruplarının haftalık toplantılarına katılır, ayrıca her yıl mutlaka yapılan ve üç gün süren “Marksizm bilmemkaç” (hangi yılda yaşıyorsak o yıl yazılır) toplantılarına katılır, sonra da bu partiyi terk edip ya normal hayatlarına döner ya başka Troçkist veya sol komünist gruplara ya da anarşizme yönelirler. Ne var ki, bu yönelişe rağmen, parti gücünü kaybetmez ya da üyesi azalmaz, çünkü bu arada yeni gençler doluşmuştur partiye. Duraklarda inip binenlerle her zamanki kalabalığını moruyan belediye otobüsü gibi. Ya da istasyon benzertmesi de uygun olabilir. Ama partiyi hiç terk etmeyen üyeler (ya da yolcular) de vardır. Bu üye ya da yolcular biraz hantalca duruşlarından, çevrelerine hafif meczupça bakışlarından, ilerlemiş yaşlarından belli olurlar.

Öte yandan, partiyi hiçbir zaman terk etmeyen ve (diyelim ki bu yıl olsun)  Marksizm 2010 toplantılarına gelip kendi uzman oldukları alanlarda (özellikle Sovyetler Birliği’nin şu ya da bu dönemi hakkında) konferanslar veren kalabalık bir akademisyenler grubu da vardır. Ayrıca Alex Collinicos ve Chris Harman gibi kalburüstü entelektüeller de partinin teorik yol göstericisi ya da yöneticisi konumundadır. Partinin değişmez başkanı, 1917 doğumlu olup 2000 yılında ölen Tony Cliff’ti.

İngiltere’nin ancak iki partiye (şimdi artık üç diyebiliriz) izin veren dar bölge sistemi dolayısıyla SWP seçimlere giremez ya da bağımsız aday gösteremez. Her şeyi paraya bağlamış bir ülkenin seçim sisteminde, bir partiden ya da bağımsız aday olmak yüksek meblağda bir para ödemeyi gerektirmektedir. Ne var ki SWP, sosyalist parti olarak seçimlerde bir şeyler söylemek, bir tutum almak gereğini de duyar ve diğer Troçkist ve komünist partiler gibi o da muhafazakâr Tory’lere karşı ister istemez Labour Party’i destekler. Labour Party’nin kaybettiği son seçimlerde SWP nasıl tutum aldı, ne yaptı bilmiyorum ama Labour lideri Tony Blair, yanılmıyorsam 1995 yılında seçimleri ilk kez kazanıp Başbakan olduğu zaman SWP bunu “işçi sınıfının zaferi” ilan etti. Aradan bir ay geçtikten sonra haftalık dergilerinde “biz bunun için oy vermedik” diye ağlamaya başladılar ama iş işten geçmişti. Gerçi bunu bile söylemeye gerek yok. Çünkü bir dahaki seçimde yine Labour’u desteklediler.

Buradan, Doğan Tarkan’ın ve DSİP’in serüvenine geçebiliriz. Doğan’ı 1960’lardan beri tanırım. Türkiye İşçi Partili (TİP) idi. MDD-SD bölünmesi sırasında sosyalist devrimci saflarda kaldı. Yarılma’da da anlatmıştım, bir mitinge “bağımsız Türkiye” sloganıyla akın ettiğimiz sırada yolun kenarında yumruğunu sallayarak, bize karşı İspanyol anarşistlerinin “toprak köylünün, fabrika işçinin” sloganını atarken gördüğümde, ben de diğer MDD’cilerin muhtemelen düşündüğü şeyi düşünmüştüm: “Fabrika işçinin diyerek milli burjuvaziyi ürkütüyor.” Kuşkusuz Doğan Tarkan, o zaman bu sloganı atarken biz MDD’cilerden çok daha devrimci bir tutum içindeydi.

12 Mart döneminde Doğan ne yaptı bilmiyorum. Fakat 1970’li yıllarda THKP-C kökenli bir grup olan Kurtuluş grubunun saflarında yer aldığını biliyorum. 1980’li yıllarda İngiltere’de siyasi mülteci olan Doğan, burada Troçkist fikirleri benimsemiş ve SWP üyesi olmuş. 1990 yılında İngiltere’ye iltica ettiğimde beni ilk ziyaret eden kişi oldu. Elbette SWP ya da onun bünyesinde yer alan Türkiyelilerin oluşturduğu “Sosyalist İşçi” (Sİ) adlı küçük grup adına yapılmış bir ziyaretti bu.

Doğan Tarkan’ın 1990’lı yılların ortalarında Türkiye’ye dönüş yapmasıyla birlikte “Sosyalist İşçi” grubu da Türkiye’ye taşınmış, dolayısıyla SWP Türkiye’de de bir şubeye sahip olmuş oldu.

Sİ, aynı SWP gibi, dünyadaki ve soldaki gelişmeler konusunda uyanık bir gruptu. 2000’li yılların başında küreselleşme karşıtı hareketin büyük bir yükseliş göstermesi ve anarşizmin yaygınlık kazanması üzerine SWP ve Sİ, küreselleşme karşıtı hareketin, örneğin “anti-kapitalist” mücadele gibi sloganlarını benimsemekle kalmadı, aynı zamanda anarşistlerin “wild black cat (vahşi kara kedi) gibi sembollerini de benimsedi, hatta Beyoğlu’nda bu adla bir kültür merkezi bile açtı. Duyduğumu göre, ”anti-kapitalist mücadele” sloganını içtenlikle benimseyen bir grup, Sİ’den ayrılmış. Ayrılanların içinde, İngiltere’den tanıdığım eski Sİ militanları da var.

Genova’da zirvesine ulaşan küresel karşıtı hareket, ikiz kulelerin vurulmasından sonra ABD-Britanya ittifakının yeni bir atağa başlamasıyla hızla inişe geçti. Bu inişe geçişe paralel olarak Sİ’nin “radikalleşmesi” de tedrici bir biçimde sona erdi ve grup hızla liberalizme doğru yöneldi. Bu süreç, son üç yılda iyice hızlandı ve artık resmen bir parti olarak kurulup DSİP adını alan grup, Taraf gazetesiyle aynı safta yer aldı. Muhafazakâr AKP’nin yedek gücü konumundaki liberalizmin, burjuvazinin ideolojik hegemonyasının önemli bir unsuru olarak, solda, Troçkistler, hatta anarşistler içinde bile dayanaklar bulmasında pek şaşılacak bir şey yoktu. Yeni liberal çizgisini “askeri vesayet rejimine karşı mücadele” gerekçesiyle meşrulaştırmaya çalışan bu küçük grup, son zamanlarda basında ve medyada etiyle buduyla mütenasip olmayan bir ilgi odağı olmaya başlamıştır. Önce Halil Berktay gibi eski solcu entelektüeller kuşağının takdirlerini kazanan ve Taraf gazetesine, örneğin Oya Baydar’ın bu gazeteden istifasına en azından solculuk adına omuz vermekten politik hesapları nedeniyle kaçınan köşe yazarları yerleştiren DSİP, bir anda AKP’nin sol içindeki şubesi gibi bir görüntü vermeye başladı. Referandum öncesindeki ”yetmez ama evet” kampanyasında, Doğan Tarkan’ın ifadesiyle 350 bin bildiriyi, (Doğan belirtmese de) Büyük Şehir Belediyesi’nin yardımlarıyla ve taşıma araçlarıyla oradan oraya kolayca naklederek dağıtmış; Beyoğlu’nda yaptıkları yürüyüşe, Doğan, NTV’deki tartışmada her ne kadar “isteyen katılır” diye izah etmeye çalışmışsa da, aynı tartışmaya Vakit gazetesinden birinin çektiği, “siz çağırdınız da geldik” ifadesinden anlaşılacağı üzre, yürüyüşlerine Vakit gazetesi mensuplarını bile çağıracak kadar “geniş cepheci” bir yönelim içine girmişlerdir. Doğan Tarkan’ın Zaman gazetesindeki röportajda, Tayyip Erdoğan’ın, partisinin ismini anması karşısında boynu eğik bir şekilde “sağ olsunlar, incelik göstermişler” demesi içimi acıttı. Kırk yıl önce yumruğunu sıkarak “toprak köylünün, fabrika işçinin” diye slogan atan o genç nerede? Şimdi de bir yumruk var ortada ama zeki bir karikatüristin çizdiği karikatürdeki gibi var: AKP’nin ampulüne dönüşmüş bir yumruk.

Gün Zileli
31 Ekim 2010

Kitap Fuarında, 2. Salon 308 numaralı Altıkırkbeş standındayız!

Posted in Haberler on 31/10/2010 by Karakök

 

*Uygarlığa Karşı Derleme v.2 Çıktı! *

Birincisi 2005 yılında yayınlanan uygarlık karşıtı anarşist fanzin, broşür,
kitap ve videoları içeren çift DVDlik Uygarlığa Karşı Derleme v.2 çıktı.
Uygarlığa Karşı Derleme v.2 2005 yılında yayınlanan v.1i de içeriyor.

Derlemeyi, 30 Ekim – 7 Kasım (2010) tarihleri arasında gerçekleşecek olan
İstanbul Kitap Fuarında 2. Salon 308. Noda bulunan Altıkırkbeş Yayınlarının
standından edinebilirsiniz. Altıkırkbeş standından ayrıca Asiye, haftalık
Yeryüzüne Özgürlük, çeşitli broşür, fanzin ve bildirileri hardcopy olarak
edinebilirsiniz.

http://internationala.org
aforum@internationala.org <http://aforum@internationala.org%20>