*İşimizi geri istiyoruz!***
*A-LA-CA-ĞIZ!***
*Biz kimiz?*
Bizler Canbebe, Helen Harper, Canped markalarını üreten Ontex fabrikasında
insanca yaşamaya yeten bir ücret artışı, daha iyi çalışma koşulları ve
sendikal demokrasi,demokratik temsilci seçimi talepleriyle yola çıkan ve bu
mücadelemiz sonucunda işten atılan direnişçi işçileriz.
İşten atıldığımız 17 Şubat’tan beri kararlılıkla sürdürdüğümüz direnişimizin
130. gününe vardığı bu evrede emekten yana tüm güçlere ve duyarlı kamuoyuna
bir kez daha sesleniyoruz. Bu vesileyle mücadelemizin çıkış noktasını,
direnişimizin anlamını, 130 güne ulaşan mücadele sürecinde yaşadıklarımızı,
direnişin bundan sonraki seyrine ilişkin planlarımızı ve taleplerimizi,
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
*BASINA VE KAMUOYUNA:*
Dünyanın en büyük mali tekellerden biri olan Goldman Sachs’ın sahibi olduğu
Ontex, 13 ülkeye yaydığı sermayesiyle onlarca halktan milyonlarca emekçinin
emeğini sömürerek serpilmiştir. Hijyenik ürünlerde Avrupa pazarının lideri
konumundaki Ontex International’ın en fazla ciroya sahip kolu konumundaki
gözdesi Ontex Türkiye ise bu konumunu yoğun sömürü koşullarına borçludur.
Ontex Türkiye işçileri artan kıdemlerine rağmen asgari ücretin biraz
üzerinde bir ücrete çalışmaktadır.
Yıllardır hüküm süren bu kölelik koşullarına artık dur diyebilmek için
2011-2013 toplu iş sözleşmesi sürecine müdahil olmak istedik. Ontex’de
gerçekleşecek başarılı bir sözleşmenin sadece bizlere değil aynı zamanda
ekonomik ve sosyal koşulları yıllardır başaşağı giden tüm sınıf
kardeşlerimize de örnek teşkil ederek önemli bir kazanım sağlayacağının
farkındaydık. Bu anlamıyla mücadelemizin başlangıçta çıkış noktası karşıt
çıkarlara dayalı iki sınıfın; emek ile sermayenin mücadelesiydi.
Ancak emeğimizin, alınterimizin kuralsız bir sömürüye tabi tutulduğu Ontex
fabrikasında Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş Sendikası, yetkili sendika olarak
bizleri temsil ediyordu. Doğal olarak bizlerin çıkarlarını ve taleplerini
ilk başta sendika şube başkanımızın ve fabrikadaki temsilcilerimizin
kararlıca savunmaları gerekirdi. Bu aşamadan itibaren ise insanca yaşamaya
yeten bir ücret ve çalışma koşulları talebiyle çıktığımız yola sendikal
demokrasinin işletilmesi ve demokratik seçim hakkının uygulanması
taleplerini de eklemiş olduk. Yöneticilerin yönetilenleri “ayaktakımı”
olarak aşaladığı ülkemizde gerçek demokrasinin de tabandan
gerçekleştirilecek inisiyatif ve örgütlenmelerle açığa çıkacağına inandık ve
bunu pratik olarak da göstermek istedik. Bu bakışla demokratik sendika
demokratik seçim istedik.Ontex yönetiminin sendikal faliyetlerimizi
engellemelerine rağmen katılım sayıları her hafta katlanan toplantılar
yaptık. TİS taleplerimizi bu toplantılar sonucunda oluşturduk. Eğitim
çalışmaları düzenledik. Ontex yönetiminin tehditlerine yemek boykotu ile
eylemli yanıtlar verdik. Bu süreç içerisinde üretenlerin de
yönetebileceğinin farkına vardık.
*Neden direniyoruz?*
17 Şubat tarihi Ontex’de süren mücadelenin yeni bir safhasını işaret eder.
Çünkü Ontex yönetimi, bizleri işten atarak mücadelenin sona ereceğini her
şeyin eskisi gibi devam edeceğini sanıyorlardı.
Oysaki işten atma saldırısı bizler için kavgaya yeni bir davetti ve
sınıfımız, onurumuz adına bu daveti kabul etmiş olduk. Kaderlerimizin
patronların iki dudağı arasında belirlenemeyeceğini göstermeyi kendimize,
sınıfımıza bir borç bildik. Böylece 17 Şubat’tan itibaren taleplerimiz
arasına “*işimizi geri istiyoruz*” talebini de eklemiş olduk.
Kapı önü direniş mücadelenin yeni ve çetin bir aşamasıydı. Çünkü sermaye
düzeninin yasalarından maddi imkânsızlıklara, sınıfımızın örgütsüz
tablosundan dayanışma bilincindeki zayıflığa, kamuoyunun duyarsızlığından,
“ilerici kamuoyunun” titrek ve faydacı yaklaşımına kadar bir dizi olumsuz
koşul altında direnmeye başladık.
Yine de Ontex işçileri olarak direnişimizle, sınıfımıza ve emekten yana tüm
güçlere nasıl mücadele edilmesi gerektiğini de gösteren anlamlı bir deneyim
bırakacağımızın bilincindeydik.
Direnişimizi bir yandan işe iade davasıyla hukuksal cepheden sürdürürken
diğer yandan fiili meşru eylemlere dayanan bir hat oluşturduk. Birçok
deneyimden de bildiğimiz gibi zaferi getirecek esas halka kamuoyu desteği ve
Ontex patronu üzerinde yaratacağımız basınç olabilirdi.
*135. güne nasıl gelindi?*
Bu bakışla mahkeme sürecini başlatmakla birlikte fabrika önünde direniş
çadırımızı kurduk. Direnişimizin başlamasının ardından sendikalar, ilerici
komuoyu ve emekten yana güçlere ulaşarak direnişe maddi ve manevi destek
talep ettik.
İşsizlik ödeneğimizin gaspedildiği, sendika yöneticilerimiz tarafından
sahiplenilmediğimiz bir koşulda sunulacak her türlü maddi desteğin
direnişimizin devam etmesi noktasında belirleyici bir yanı bulunmaktaydı.
Öyle ki 16 kişiyle başladığımız direnişimizin sayısının zaman içinde
düşmesinin temel nedenlerinden biri de bu olmuştur. Ontex yönetiminin
sevincini kursağında bırakan ise yurt içinde kimi meslek örgütlerinin ve
duyarlı kesimlerin sağladığı destekle birlikte esasında yurtdışında bizlerle
bugüne kadar önemli bir dayanışma içerisinde olan BİR-KAR çalışanı
dostlarımız olmuştur. Sadece maddi desteklerini sunmakla kalmamış
direnişimizin sesini yurt dışındaki emekçilere, ilerici güçlere de
taşımışlardır.
Yurt içindeki dayanışma içinse ne yazık ki aynı şeyleri söylemek pek mümkün
olmamıştır. Mücadelemizin sivri oklarından birinin de sendikal bürokrasiyi
hedeflemesi, bu anlamıyla direnişimizin taraflaştırıcı bir yanının olması
birçok direnişten farklı olarak direnişimize gerekli ilgi ve desteğin
gösterilememesi sonucunu doğurmuştur. Çünkü direnişimize destek olmak aynı
zamanda sendikal demokrasiye sahip çıkmayı gerektirmektedir. Bir anlamda
direnişimiz emekten yana olduğunu iddia edenlerin sınandığı bir turnusol
kâğıdı işlevi görmüştür.
Direnişimizi, sesimizi haftalarca duymayanlar olduğu gibi başından itibaren
bizlerle dayanışma içerisinde olanlar da olmuştur. Mücadelemizi ”bunlar
sendikaya karşı” diyerek karalamak isteyenler olduğu gibi direnişimizi
görmezden gelerek kendi uzlaşmacı çizgilerinin üzerini örtmeye çalışanlar da
olmuştur. “Sendikaların iç işlerine karışmak istemediklerini” dile getiren
sendikacıların ise sendikal bürokrasiye nasıl destek olduklarına tanık
olduk. Tersinden sınıf sendikacılığı iddiasının bir gereği olarak daha ilk
baştan bizleri yalnız bırakmayan ve kimi imkânlarını sunan sendikacı
dostlarımız olduğu gibi bizleri yalnız bırakmayan devrimci dostlarımız da
olmuştur.
*Nasıl direndik, neler öğrendik?*
Kendimiz adına sınıf dayanışmasının bir gereği olarak bugüne kadar nerede
bir direniş, miting, eylem ve etkinlik var ise işçi sınıfının örgütlenmesi
ve mücadelesi adına orada olmayı görev bildik. Çünkü Ontex deneyimi bizlere
kocaman bir ailenin, işçi sınıfının bir parçası olduğumuzu öğretti.
Tam da bu bilinçle direnişimizi var olan direnişlerle birleştirmeye, kader
birliği etmeye özel bir önem verdik. Çünkü işçi sınıfı birleştiği oranda
güçlüdür, yenilmezdir. Direnişimizin bir evresinde taşeron çalışmaya karşı
ve işe iade talebiyle bizden önce direnişe başlayan PTT işçisi
kardeşlerimizle direnişimizi ortaklaştırdık. Şimdi bu birlikteliğe Kubatoğlu
direnişi de eklendi.Ve diğer bölgelerdeki ve havzadaki tüm direnişlerle
direnişimizi birleştirme adımları attık.İşten atılan ve direnişe geçen her
işçi bizlerin bir kardeşidir ve mücadeleleri mücadelemizdir çünkü bizler
işçiyiz ve işçinin işçiden başka dostu olmadığını direniş boyunca çok iyi
kavramış olduk.bu bağlamda direniş çadırlarını ziyaret ederek gerçekte bunu
yapması gereken sendikacılara sendikacılığın nasıl yapılması gerektiğini
öğretmek istedik.Sınıf dayanışmasının ne demek olduğunu sözde değil özde
göstermek direniş çadırlarına kitlesel ziyaretlerle olur.
Direnişimizin kamuoyu yaratması ve zaferle sonuçlanması için bugüne kadar
bir dizi eylem de gerçekleştirdik/gerçekleştiriyoruz. Ontex’in ürettiği
Canbebe, Helen Harper, Canped ürünlerine karşı başlatmış olduğumuz boykot
kampanyasını Carrefour mağazalarında blokaj eylemleriyle taçlandırdık. Yer
yer polis terörüne maruz kaldığımız bu eylemlerde birçok emekçiden de destek
aldık.
Yine boykot eylemlerimizi her cumartesi Taksim’de Goldman Sachs’a bağlı
Burger King mağazasında tekrarlıyor ve herkesi Burger King’i boykot etmeye
çağıyoruz.Bu günlerde burger king çağrı merkezi çalışanlarının sendikalı
olma mücadelesi verdiği süreçte,direnen burger king çağrı merkezi çalışanı
işçi kardeşlerimizle de ortak mücadele hattı örüyoruz. Son eylemlerimize
Burger King’in güvenlik görevlileri ile sivil ve çevik polisin saldırmasını
Ontex yönetiminin mücadelemizden duyduğu rahatsızlığın bir göstergesi olarak
görüyoruz. Zaferin de ancak kararlıca sürdürülen bir mücadele sonucunda
geleceğine inanıyoruz.
*Direnişteki kritik dönemeçler*
Direnişimizin zorlu bir süreç olacağını bilmekle beraber bunun her
aşamasında sınanmak ve yine de kararlıca yolunu yürümek iki ayrı şeydir.
Bizler de bu süreçte birçok olumsuzluk yaşamakla birlikte yılgınlığa
kapılmadan direnişimizi bugünlere kadar getirmiş olduk. Direnişimizi
sürdürebilmemiz moral üstünlüğümüzü koruyabilmemize bağlıydı ve direniş
sürecinde iki kritik evrenin hayatiyet taşıdığını belirtebiliriz. 1 Mayıs
öncesi düzenlenen direnişçi işçilerle dayanışma gecesi bizler için kritik
bir dönemeç olmuştur. Kamuoyundan bugüne kadar yeterince göremediğimiz
desteğin bu gece vesilesiyle bir nebze de olsa telafi edilmiş olması bizlere
önemli bir moral sağlamıştır. Bu yüzden gecenin düzenlenmesinde emeği geçen
tüm dostlarımıza, etkinliğimize destek veren emekten yana sanatçı
dostlarımıza, Direnişçi Casper ve Kampana işçilerine ve gecemize katılarak
bizlere destek veren tüm değerli dostlarımıza bu vesileyle bir kez daha
teşekkürlerimizi sunarız.
Selüloz-İş Sendikası biz işçilerin sendikasıdır.Bu bilinçle Türk-İş
İstanbul 1. Bölge Temsilciliği’ne gittik. Sendikamızın bizleri
sahiplenmesini ve taleplerimizi karşılamasını istedik. Taleplerimiz
karşılanana kadar evimizi (sendikamızı) terk etmeyeceğimiz söyledik.
Taleplerimiz açıktı; *İşimizi geri istiyoruz. Demokratik sendika, Demokratik
Seçim! Sendikalarımız direnen işçilere sahip çıksın! *Türk-iş yönetimi
taleplerimizin karşılanması için ellerinden geleni yapacaklarının sözünü
verdi. Maddi destek fonu oluşturulacağını, destek eylemleri
gerçekleştirileceğini, uluslar arası dayanışmayı örgütleyeceklerini
söylediler. 1 Mayıs kürsüsünde de Konak Belediyesi işçileri ile birlikte
kürsüye çıkarak 1 Mayıs kürsüsünün gerçek sahiplerini göstermiş olduk.4
Mayıs günü Türk-iş’in ve Türk-iş’e bağlı birçok sendika yöneticisinin
ziyareti ile birlikte Şube başkanı Aydın Parlakkılıç direniş çadırına
gelmiştir. Eylemde söz almayan Aydın Parlakkılıç, eylem bitiminde Cemail
Bakındı, Faruk Büyükkucak, Musa Servi ile birlikte Ontex müdürleriyle
görüşmeye girmiştir. Görüşmenin ardından bizlere boykot ve blokaj
eylemlerimizi bitirmemiz önerisinde bulunmuşlardır. Aydın Parlakkılıç
tazminatlarımızı alıp direnişi bitirmemizi önermiştir. Bununla birlikte
atılan her işçi için aylık 500 TL ödemede bulunmuşlardır.
Elbette ki bize söylenenler kabul edebileceğimiz öneriler değildi. Bunu
kabul etmek bugüne kadar ki mücadelemizi, direnişimizi hiçe saymak olacaktı
ki bu onursuzluğu hiçbir zaman kabul etmeyeceğimizi bir kez daha belirtelim.
Bizler istisnasız herbirimizin işe iadesini talep ediyoruz…İŞİMİZİ GERİ
İSTİYORUZ…
Buna rağmen Ontex işçileri olarak bizler kendi özgücümüze dayanarak
direnişimizi zafere kadar sürdürme kararlılığında olduğumuzu ifade ediyoruz.
Bu yönde de eylemlerimize devam ediyoruz. İşten atılan PTT taşeron işçisi
arkadaşlarımızla beraber sesimizi duyurmak, işimizi geri istediğimizi
haykırmak için gerekleştirdiğimiz Boğaz Köprüsü eyleminde polis fütursuzca
saldırmıştır. Biber gazı sıkılmış, burnu kanayan, gözü şişen baygınlık
geçirme durumuna gelen arkadaşlarımız olmuştur. Bu eylemimizin televizyon
kanallarında ve medyada yansıtılması engellenmiş, çok sınırlı bir yer
bulabilmiştir.
*Direnişin bundan sonraki seyri ve taleplerimiz…*
130. günde direnişimizin kararlıkla süreciğini bu vesileyle kamuoyuna bir
kez daha bildirmek isteriz. Bundan sonra boykot ve blokaj eylemlerimiz
kaldığı yerden daha güçlü bir şekilde sürecektir. Ayrıca eylem biçimlerimiz
direnişin açığa çıkardığı yeni gelişmeler çerçevesinde çeşitlenecektir. Zira
ortada Türk-İş yöneticilerinin de tanık oldukları bir durum vardır. Susmak,
tepkisiz kalmak onay vermektir. Politik yaşamda taraf olmamak gibi bir durum
yoktur, olamaz. Eğer bugün en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş ve ona
bağlı sendikalar adına toplum önünde bir temsiliyet iddiasıyla çıkıyorsanız
Ontex işçilerine sahip çıkın,Talebimiz olan işe geri dönme mücadelemize güç
katın. Bu yüzden buradan taleplerimizi bir kez daha haykırıyoruz;
Fabrikadaki sözde “temsilciler” görevden alınmalıdır. Fabrika içerisindeki
işçilere tehdit ve şantajdan vazgeçilmelidir. Direnişçi işçilerin işe
alınması için etkin bir destek sunulmalıdır. Demokratik seçim ilkesi
uygulanmalıdır.İş yerinde demokratik bir seçimle temsilci seçimi
yaptırılmalıdır.
*İlerici kamuoyundan ve emekten yana güçlerden talebimiz*;
Ontex işçileriyle daha etkin eylemli bir dayanışma içerisinde olunmalıdır
Ontex işçilerin işe iadelerin sağlanması için boykot eylemine aktif destek
verilmelidir. Her hafta cumartesi günü Burger King önünde yaptığımız eylemde
bizleri yalnız bırakmamanızı bekliyoruz. Direnişimizin etkisi daha da
büyümelidir ki saldırılara ve ihanetlere daha güçlü yanıtlar üretebilelim.
Yoğun sömürü koşullarına karşı başlattığımız direnişimizi tüm sınıf
kardeşlerimizle el ele büyütmeye ve bu vesile ile buradan tekrar tüm
direnişteki işçileri selamlıyoruz.
Yaşasın ptt direnişimiz!
Yaşasın kubatoğlu-fıratpen direnişimiz!
Yaşasın Kampana direnişimiz!
Yaşasın Berikap direnişimiz!
Yaşasın Polyplex direnişimiz!
Yaşasın Casper direnişimiz!
Yaşasın Mas-Daf direnişimiz!
Yaşasın Burger-King çağrı merkezi direnişimiz!
Yaşasın Legrand direnişimiz!
*Canbebe’ye boykot, direnişe destek!*
*Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!*
Yaşasın Sınıf Dayanışması!
*İşten atılan direnişçi Ontex/Canbebe işçileri (Direnişin 135.günü)
Alinti ; Aforum