Haziran, 2011 için arşiv

KAYIPLARIMIZI İSTİYORUZ !

Posted in Haberler with tags on 30/06/2011 by Karakök

 ( 327. kez Galatasaray’dayız)

Bu topraklarda  devlet politikası olarak yüzlerce insan gözaltında kaybedildi.

Mursel Zeyrek bu insanlardan biri.24.06.1994 tarihinde gözaltına alındı ve bir daha geri dönemedi…

 

17 yıl geçse de üstünden ne Mursel Zeyrek’i, ne de onu kaybedenleri unutmadık…

 

2 Temmuzdaki  327. oturmamızda 02.07.1993’de Sivas’da katledilen Şair Behçet Aysan’ın Plaza de Mayo Anneleri için yazdığı şiiri, yine Sivas’ta katledilen Şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok Cumartesi Anneleri için okuyacak.

 

Sizi de Galatasaray’a; kayıp aileleri ve hak savunucularının yanında olmaya çağırıyoruz

 

 

 

İnsan Hakları Derneği

İstanbul Şubesi

Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon

        

 

Tarih : 02 Temmuz 2011 ( Cumartesi )

Saat  : 12.00

Yer    : Galatasaray Meydanı

            ( İstiklal Cad. – Taksim)

 

Aydemir’e İşkence Duruşmasına Çağrı

Posted in anti militer with tags on 30/06/2011 by Karakök

r
24 Aralık 2009’da gözaltına alınan vicdani retçi Enver Aydemir, götürüldüğü Maltepe Askeri Cezaevi’nde işkence gördü, şikayetçi oldu. Aralarında cezaevi müdürü Albay ve yardımcısı Astsubayın da bulunduğu görevliler hakkında dava açıldı.
İlk sorgularında herşeyi itiraf eden askerler, duruşmalarda ifadelerini reddettiler. Avukatın soruları karşısında sıkışan bir asker, terhisinden sonra ifade vereceğini söyledi. Terhis olmuş bir başka askerse olanları açıkça anlattı. Bütün bunlara rağmen sanıklar avukat tutma gereği bile duymazken duruşmalara bile gelmiyorlar.
Duruşma, 4 Temmuz Pazartesi Saat 15:00’de Selimiye’deki 1. Ordu Askeri Mahkemesi’nde yapılacak.
Barış İçin Vicdani Ret Platformu

Vicdani Retçi Aydemir’e İşkence Davası Temmuz’a Kaldı

yazar ve sanatçı Hatip Dicle’icin BASINA VE KAMUOYUNA !

Posted in Duyurular with tags on 30/06/2011 by Karakök

BASINA VE KAMUOYUNA !

 

500’ ü aşkın akademisyen, gazeteci, yazar ve sanatçı Hatip Dicle’ nin YSK tarafından milletvekilliğinin düşürülmesine ve seçilmiş vekillerin hala cezaevinde  tutulmasına karşı imza verdi. Toplanan imzalar 30 Haziran 2011 Perşembe günü saat 12:00′ de Cezayir Restaurant’ ta düzenlenecek basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulacaktır.

İmza metni aşağıda, imzacıların listesi ektedir.  

 

Cezayir Restaurant Büyük Salon

Hayriye Caddesi No:12  Galatasaray-İstanbul

30 Haziran 2011  Saat: 12:00

 

 

HALKIN İRADESİNE SAYGI GÖSTERİLSİN, VEKİLLER SERBEST BIRAKILSIN!

78 bin oy alarak seçilen Hatip Dicle’nin YSK müdahalesi ile milletvekilliğinin düşürülmesi ve seçilmiş milletvekillerinin cezaevinde tutulmaya devam edilmesi, Türkiye’de barış sürecini baltalamakta aynı zamanda Meclis’ in halkı gerçekten temsil etme işlevini ortadan kaldırmaktadır. Biz aşağıda imzası bulunanlar; halkın iradesine yönelik bu tutuma hemen son verilerek Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin iadesini ve seçilmiş vekillerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

İngilizler Raid Salah’ı tutukladı Salah’a destek verelim

Posted in Duyurular with tags on 30/06/2011 by Karakök
Arkadaşlar

Bir konferansa konuşmacı olarak katılmak için İngiltere’ye giden Şeyh Raid Salah hiçbir gerekçe gösterilmeden gece yarısı bulunduğu otelden alınarak hukuksuz bir şekilde tutuklandı.

Yarın Raid Salah’ın tutuklanışını protesto için İngiliz konsolosluğu önündeyiz.

Saat 11:00 de yapılacak destek çağrısına katılımlarınızı bekliyoruz.

__._,_.___

yakup köse ve arkadaşlarına gecikmiş adalet

Posted in anti militer with tags on 30/06/2011 by Karakök
Yakup Köse ve arkadaşlarının duruşması bugün beşiktaş adliyesinde yapıldı.

 

mahkeme kararının pdf dosyası ekte.

 

dava düştü ve beraat kararı verildi.

 

destek veren herkese teşekkürler

 

Yunanistan – Griechenland

Posted in Haberler with tags on 30/06/2011 by Karakök

http://de.indymedia.org/2011/01/297268.shtml Geschichte des griechischen Anarchismus (02.01.2011)

http://www.anarkismo.net/article/18575 Anarchists and radicals in 1890s Patras (21.01.2011)

http://libcom.org/library/we-are-image-future-greek-revolt-december-2008… Englischsprachige Onlineversion des Buches ?Wir sind ein Bild der Zukunft ? Auf der Straße schreiben wir Geschichte ? Texte aus der griechischen Dezember Revolte?

http://deu.anarchopedia.org/Wie_mensch_einen_Aufstand_organisiert Wie mensch einen Aufstand organisiert

http://de.indymedia.org/2010/05/281224.shtml Griechenland: Anarchisten 1985 ? 1990 (13.05.2010)
http://de.indymedia.org/2011/06/309386.shtml GR: Deutsche demonstrieren für Entschädigung (08.06.2011)

http://de.indymedia.org/2011/03/302859.shtml Deutsche schulden Griechenland Milliarden (19.03.2011)

DİRENİŞİMİZİN 135.GÜNÜ SESİMİZİ DUYAN VARMI?

Posted in Haberler with tags on 30/06/2011 by Karakök

*İşimizi geri istiyoruz!***

*A-LA-CA-ĞIZ!***

*Biz kimiz?*

Bizler Canbebe, Helen Harper, Canped markalarını üreten Ontex fabrikasında
insanca yaşamaya yeten bir ücret artışı, daha iyi çalışma koşulları ve
sendikal demokrasi,demokratik temsilci seçimi talepleriyle yola çıkan ve bu
mücadelemiz sonucunda işten atılan direnişçi işçileriz.

İşten atıldığımız 17 Şubat’tan beri kararlılıkla sürdürdüğümüz direnişimizin
130. gününe vardığı bu evrede emekten yana tüm güçlere ve duyarlı kamuoyuna
bir kez daha sesleniyoruz.  Bu vesileyle mücadelemizin çıkış noktasını,
direnişimizin anlamını, 130 güne ulaşan mücadele sürecinde yaşadıklarımızı,
direnişin bundan sonraki seyrine ilişkin planlarımızı ve taleplerimizi,
sizlerle paylaşmak istiyoruz.

*BASINA VE  KAMUOYUNA:*

Dünyanın en büyük mali tekellerden biri olan Goldman Sachs’ın sahibi olduğu
Ontex, 13 ülkeye yaydığı sermayesiyle onlarca halktan milyonlarca emekçinin
emeğini sömürerek serpilmiştir. Hijyenik ürünlerde Avrupa pazarının lideri
konumundaki Ontex International’ın en fazla ciroya sahip kolu konumundaki
gözdesi Ontex Türkiye ise bu konumunu yoğun sömürü koşullarına borçludur.
Ontex Türkiye işçileri artan kıdemlerine rağmen asgari ücretin biraz
üzerinde bir ücrete çalışmaktadır.

Yıllardır hüküm süren bu kölelik koşullarına artık dur diyebilmek için
2011-2013 toplu iş sözleşmesi sürecine müdahil olmak istedik. Ontex’de
gerçekleşecek başarılı bir sözleşmenin sadece bizlere değil aynı zamanda
ekonomik ve sosyal koşulları yıllardır başaşağı giden tüm sınıf
kardeşlerimize de örnek teşkil ederek önemli bir kazanım sağlayacağının
farkındaydık. Bu anlamıyla mücadelemizin başlangıçta çıkış noktası karşıt
çıkarlara dayalı iki sınıfın; emek ile sermayenin mücadelesiydi.

Ancak emeğimizin, alınterimizin kuralsız bir sömürüye tabi tutulduğu Ontex
fabrikasında Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş Sendikası, yetkili sendika olarak
bizleri temsil ediyordu. Doğal olarak bizlerin çıkarlarını ve taleplerini
ilk başta sendika şube başkanımızın ve fabrikadaki temsilcilerimizin
kararlıca savunmaları gerekirdi. Bu aşamadan itibaren ise insanca yaşamaya
yeten bir ücret ve çalışma koşulları talebiyle çıktığımız yola sendikal
demokrasinin işletilmesi ve demokratik seçim hakkının uygulanması
taleplerini de eklemiş olduk. Yöneticilerin yönetilenleri “ayaktakımı”
olarak aşaladığı ülkemizde gerçek demokrasinin de tabandan
gerçekleştirilecek inisiyatif ve örgütlenmelerle açığa çıkacağına inandık ve
bunu pratik olarak da göstermek istedik. Bu bakışla demokratik sendika
demokratik seçim istedik.Ontex yönetiminin sendikal faliyetlerimizi
engellemelerine rağmen katılım sayıları her hafta katlanan toplantılar
yaptık. TİS taleplerimizi bu toplantılar sonucunda oluşturduk. Eğitim
çalışmaları düzenledik. Ontex yönetiminin tehditlerine yemek boykotu ile
eylemli yanıtlar verdik. Bu süreç içerisinde üretenlerin de
yönetebileceğinin farkına vardık.

*Neden direniyoruz?*

17 Şubat tarihi Ontex’de süren mücadelenin yeni bir safhasını işaret eder.
Çünkü Ontex yönetimi, bizleri işten atarak mücadelenin sona ereceğini her
şeyin eskisi gibi devam edeceğini sanıyorlardı.

Oysaki işten atma saldırısı bizler için kavgaya yeni bir davetti ve
sınıfımız, onurumuz adına bu daveti kabul etmiş olduk. Kaderlerimizin
patronların iki dudağı arasında belirlenemeyeceğini göstermeyi kendimize,
sınıfımıza bir borç bildik. Böylece 17 Şubat’tan itibaren taleplerimiz
arasına “*işimizi geri istiyoruz*” talebini de eklemiş olduk.

Kapı önü direniş mücadelenin yeni ve çetin bir aşamasıydı. Çünkü sermaye
düzeninin yasalarından maddi imkânsızlıklara, sınıfımızın örgütsüz
tablosundan dayanışma bilincindeki zayıflığa, kamuoyunun duyarsızlığından,
“ilerici kamuoyunun” titrek ve faydacı yaklaşımına kadar bir dizi olumsuz
koşul altında direnmeye başladık.

Yine de Ontex işçileri olarak direnişimizle, sınıfımıza ve emekten yana tüm
güçlere nasıl mücadele edilmesi gerektiğini de gösteren anlamlı bir deneyim
bırakacağımızın bilincindeydik.

Direnişimizi bir yandan işe iade davasıyla hukuksal cepheden sürdürürken
diğer yandan fiili meşru eylemlere dayanan bir hat oluşturduk. Birçok
deneyimden de bildiğimiz gibi zaferi getirecek esas halka kamuoyu desteği ve
Ontex patronu üzerinde yaratacağımız basınç olabilirdi.

*135. güne nasıl gelindi?*

Bu bakışla mahkeme sürecini başlatmakla birlikte fabrika önünde direniş
çadırımızı kurduk. Direnişimizin başlamasının ardından sendikalar, ilerici
komuoyu ve emekten yana güçlere ulaşarak direnişe maddi ve manevi destek
talep ettik.

İşsizlik ödeneğimizin gaspedildiği, sendika yöneticilerimiz tarafından
sahiplenilmediğimiz bir koşulda sunulacak her türlü maddi desteğin
direnişimizin devam etmesi noktasında belirleyici bir yanı bulunmaktaydı.
Öyle ki 16 kişiyle başladığımız direnişimizin sayısının zaman içinde
düşmesinin temel nedenlerinden biri de bu olmuştur. Ontex yönetiminin
sevincini kursağında bırakan ise yurt içinde kimi meslek örgütlerinin ve
duyarlı kesimlerin sağladığı destekle birlikte esasında yurtdışında bizlerle
bugüne kadar önemli bir dayanışma içerisinde olan BİR-KAR çalışanı
dostlarımız olmuştur. Sadece maddi desteklerini sunmakla kalmamış
direnişimizin sesini yurt dışındaki emekçilere, ilerici güçlere de
taşımışlardır.

Yurt içindeki dayanışma içinse ne yazık ki aynı şeyleri söylemek pek mümkün
olmamıştır.  Mücadelemizin sivri oklarından birinin de sendikal bürokrasiyi
hedeflemesi, bu anlamıyla direnişimizin taraflaştırıcı bir yanının olması
birçok direnişten farklı olarak direnişimize gerekli ilgi ve desteğin
gösterilememesi sonucunu doğurmuştur. Çünkü direnişimize destek olmak aynı
zamanda sendikal demokrasiye sahip çıkmayı gerektirmektedir. Bir anlamda
direnişimiz emekten yana olduğunu iddia edenlerin sınandığı bir turnusol
kâğıdı işlevi görmüştür.

Direnişimizi, sesimizi haftalarca duymayanlar olduğu gibi başından itibaren
bizlerle dayanışma içerisinde olanlar da olmuştur. Mücadelemizi ”bunlar
sendikaya karşı” diyerek karalamak isteyenler olduğu gibi direnişimizi
görmezden gelerek kendi uzlaşmacı çizgilerinin üzerini örtmeye çalışanlar da
olmuştur. “Sendikaların iç işlerine karışmak istemediklerini” dile getiren
sendikacıların ise sendikal bürokrasiye nasıl destek olduklarına tanık
olduk. Tersinden sınıf sendikacılığı iddiasının bir gereği olarak daha ilk
baştan bizleri yalnız bırakmayan ve kimi imkânlarını sunan sendikacı
dostlarımız olduğu gibi bizleri yalnız bırakmayan devrimci dostlarımız da
olmuştur.

*Nasıl direndik, neler öğrendik?*

Kendimiz adına sınıf dayanışmasının bir gereği olarak bugüne kadar nerede
bir direniş, miting, eylem ve etkinlik var ise işçi sınıfının örgütlenmesi
ve mücadelesi adına orada olmayı görev bildik. Çünkü Ontex deneyimi bizlere
kocaman bir ailenin, işçi sınıfının bir parçası olduğumuzu öğretti.

Tam da bu bilinçle direnişimizi var olan direnişlerle birleştirmeye, kader
birliği etmeye özel bir önem verdik. Çünkü işçi sınıfı birleştiği oranda
güçlüdür, yenilmezdir. Direnişimizin bir evresinde taşeron çalışmaya karşı
ve işe iade talebiyle bizden önce direnişe başlayan PTT işçisi
kardeşlerimizle direnişimizi ortaklaştırdık. Şimdi bu birlikteliğe Kubatoğlu
direnişi de eklendi.Ve diğer bölgelerdeki ve havzadaki tüm direnişlerle
direnişimizi birleştirme adımları attık.İşten atılan ve direnişe geçen her
işçi bizlerin bir kardeşidir ve mücadeleleri mücadelemizdir çünkü bizler
işçiyiz ve işçinin işçiden başka dostu olmadığını direniş boyunca çok iyi
kavramış olduk.bu bağlamda direniş çadırlarını ziyaret ederek gerçekte bunu
yapması gereken sendikacılara sendikacılığın nasıl yapılması gerektiğini
öğretmek istedik.Sınıf dayanışmasının ne demek olduğunu sözde değil özde
göstermek direniş çadırlarına kitlesel ziyaretlerle olur.

Direnişimizin kamuoyu yaratması ve zaferle sonuçlanması için bugüne kadar
bir dizi eylem de gerçekleştirdik/gerçekleştiriyoruz. Ontex’in ürettiği
Canbebe, Helen Harper, Canped ürünlerine karşı başlatmış olduğumuz boykot
kampanyasını Carrefour mağazalarında blokaj eylemleriyle taçlandırdık. Yer
yer polis terörüne maruz kaldığımız bu eylemlerde birçok emekçiden de destek
aldık.

Yine boykot eylemlerimizi her cumartesi Taksim’de Goldman Sachs’a bağlı
Burger King mağazasında tekrarlıyor ve herkesi Burger King’i boykot etmeye
çağıyoruz.Bu günlerde burger king çağrı merkezi çalışanlarının sendikalı
olma mücadelesi verdiği süreçte,direnen burger king çağrı merkezi çalışanı
işçi kardeşlerimizle de ortak mücadele hattı örüyoruz. Son eylemlerimize
Burger King’in güvenlik görevlileri ile sivil ve çevik polisin saldırmasını
Ontex yönetiminin mücadelemizden duyduğu rahatsızlığın bir göstergesi olarak
görüyoruz. Zaferin de ancak kararlıca sürdürülen bir mücadele sonucunda
geleceğine inanıyoruz.

*Direnişteki kritik dönemeçler*

Direnişimizin zorlu bir süreç olacağını bilmekle beraber bunun her
aşamasında sınanmak ve yine de kararlıca yolunu yürümek iki ayrı şeydir.
Bizler de bu süreçte birçok olumsuzluk yaşamakla birlikte yılgınlığa
kapılmadan direnişimizi bugünlere kadar getirmiş olduk. Direnişimizi
sürdürebilmemiz moral üstünlüğümüzü koruyabilmemize bağlıydı ve direniş
sürecinde iki kritik evrenin hayatiyet taşıdığını belirtebiliriz. 1 Mayıs
öncesi düzenlenen direnişçi işçilerle dayanışma gecesi bizler için kritik
bir dönemeç olmuştur. Kamuoyundan bugüne kadar yeterince göremediğimiz
desteğin bu gece vesilesiyle bir nebze de olsa telafi edilmiş olması bizlere
önemli bir moral sağlamıştır. Bu yüzden gecenin düzenlenmesinde emeği geçen
tüm dostlarımıza, etkinliğimize destek veren emekten yana sanatçı
dostlarımıza, Direnişçi Casper ve Kampana işçilerine ve gecemize katılarak
bizlere destek veren tüm değerli dostlarımıza bu vesileyle bir kez daha
teşekkürlerimizi sunarız.

Selüloz-İş Sendikası biz işçilerin sendikasıdır.Bu bilinçle Türk-İş
İstanbul 1. Bölge Temsilciliği’ne gittik. Sendikamızın bizleri
sahiplenmesini ve taleplerimizi karşılamasını istedik. Taleplerimiz
karşılanana kadar evimizi (sendikamızı) terk etmeyeceğimiz söyledik.
Taleplerimiz açıktı; *İşimizi geri istiyoruz. Demokratik sendika, Demokratik
Seçim! Sendikalarımız direnen işçilere sahip çıksın! *Türk-iş yönetimi
taleplerimizin karşılanması için ellerinden geleni yapacaklarının sözünü
verdi. Maddi destek fonu oluşturulacağını, destek eylemleri
gerçekleştirileceğini, uluslar arası dayanışmayı örgütleyeceklerini
söylediler. 1 Mayıs kürsüsünde de Konak Belediyesi işçileri ile birlikte
kürsüye çıkarak 1 Mayıs kürsüsünün gerçek sahiplerini göstermiş olduk.4
Mayıs günü Türk-iş’in ve Türk-iş’e bağlı birçok sendika yöneticisinin
ziyareti ile birlikte Şube başkanı Aydın Parlakkılıç direniş çadırına
gelmiştir. Eylemde söz almayan Aydın Parlakkılıç, eylem bitiminde Cemail
Bakındı, Faruk Büyükkucak, Musa Servi ile birlikte Ontex müdürleriyle
görüşmeye girmiştir. Görüşmenin ardından bizlere boykot ve blokaj
eylemlerimizi bitirmemiz önerisinde bulunmuşlardır. Aydın Parlakkılıç
tazminatlarımızı alıp direnişi bitirmemizi önermiştir. Bununla birlikte
atılan her işçi için aylık 500 TL ödemede bulunmuşlardır.

Elbette ki bize söylenenler kabul edebileceğimiz öneriler değildi. Bunu
kabul etmek bugüne kadar ki mücadelemizi, direnişimizi hiçe saymak olacaktı
ki bu onursuzluğu hiçbir zaman kabul etmeyeceğimizi bir kez daha belirtelim.
Bizler istisnasız herbirimizin işe iadesini talep ediyoruz…İŞİMİZİ GERİ
İSTİYORUZ…

Buna rağmen Ontex işçileri olarak bizler kendi özgücümüze dayanarak
direnişimizi zafere kadar sürdürme kararlılığında olduğumuzu ifade ediyoruz.
Bu yönde de eylemlerimize devam ediyoruz. İşten atılan PTT taşeron işçisi
arkadaşlarımızla beraber sesimizi duyurmak, işimizi geri istediğimizi
haykırmak için gerekleştirdiğimiz Boğaz Köprüsü eyleminde polis fütursuzca
saldırmıştır. Biber gazı sıkılmış, burnu kanayan, gözü şişen baygınlık
geçirme durumuna gelen arkadaşlarımız olmuştur. Bu eylemimizin televizyon
kanallarında ve medyada yansıtılması engellenmiş, çok sınırlı bir yer
bulabilmiştir.

*Direnişin bundan sonraki seyri ve taleplerimiz…*

130. günde direnişimizin kararlıkla süreciğini bu vesileyle kamuoyuna bir
kez daha bildirmek isteriz. Bundan sonra boykot ve blokaj eylemlerimiz
kaldığı yerden daha güçlü bir şekilde sürecektir. Ayrıca eylem biçimlerimiz
direnişin açığa çıkardığı yeni gelişmeler çerçevesinde çeşitlenecektir. Zira
ortada Türk-İş yöneticilerinin de tanık oldukları bir durum vardır. Susmak,
tepkisiz kalmak onay vermektir. Politik yaşamda taraf olmamak gibi bir durum
yoktur, olamaz. Eğer bugün en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş ve ona
bağlı sendikalar adına toplum önünde bir temsiliyet iddiasıyla çıkıyorsanız
Ontex işçilerine sahip çıkın,Talebimiz olan işe geri dönme mücadelemize güç
katın. Bu yüzden buradan taleplerimizi bir kez daha haykırıyoruz;

Fabrikadaki sözde “temsilciler” görevden alınmalıdır. Fabrika içerisindeki
işçilere tehdit ve şantajdan vazgeçilmelidir. Direnişçi işçilerin işe
alınması için etkin bir destek sunulmalıdır. Demokratik seçim ilkesi
uygulanmalıdır.İş yerinde demokratik bir seçimle temsilci seçimi
yaptırılmalıdır.

*İlerici kamuoyundan ve emekten yana güçlerden talebimiz*;

Ontex işçileriyle daha etkin eylemli bir dayanışma içerisinde olunmalıdır
Ontex işçilerin işe iadelerin sağlanması için boykot eylemine aktif destek
verilmelidir. Her hafta cumartesi günü Burger King önünde yaptığımız eylemde
bizleri yalnız bırakmamanızı bekliyoruz. Direnişimizin etkisi daha da
büyümelidir ki saldırılara ve ihanetlere daha güçlü yanıtlar üretebilelim.

Yoğun sömürü koşullarına karşı başlattığımız direnişimizi tüm sınıf
kardeşlerimizle el ele büyütmeye ve bu vesile ile buradan tekrar tüm
direnişteki işçileri selamlıyoruz.

Yaşasın ptt direnişimiz!

Yaşasın kubatoğlu-fıratpen direnişimiz!

Yaşasın Kampana direnişimiz!

Yaşasın Berikap direnişimiz!

Yaşasın Polyplex direnişimiz!

Yaşasın Casper direnişimiz!

Yaşasın Mas-Daf direnişimiz!

Yaşasın Burger-King çağrı merkezi direnişimiz!

Yaşasın Legrand direnişimiz!

*Canbebe’ye boykot, direnişe destek!*

*Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!*

Yaşasın Sınıf Dayanışması!

*İşten atılan direnişçi Ontex/Canbebe işçileri (Direnişin 135.günü)

 

Alinti ; Aforum

30 Haziran, 18.30, Taksim: Barışın sesi yükseltilecek!

Posted in Haberler with tags , , on 29/06/2011 by Karakök

Barış örgütlerinden ortak eylem: Tüm Blok adayları meclise!

29 Haziran 2011
Barış örgütleri ortak bir çağrı yaparak Hatip Dicle ve KCK davasından tutuklu beş milletvekilinin mecliste yer almasını engelleme çabalarının son bulmasını, yeni bir çatışma ortamına izin verilmemesini ve demokratik çözümün önünün açılmasını istedi. Yarın (30 Haziran) 18.30’da Taksim’de barışın sesi yükseltilecek.

Barış örgütlerinin ortak çağrısı şöyle:

Kritik bir dönemden geçiyoruz. Tüm engelleme, yasaklama, baskı uygulamalarına rağmen Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku büyük bir başarı elde ederek 36 milletvekili çıkarmış ve barış umutlarını yeniden güçlendirmişti. Sevincimiz kısa sürdü. Seçimden önce bir yurttaşımızın hayatına mal olmuş kasıtlı ve hatalı yargı kararlarına bir yenisi eklendi. Diyarbakır’da 80 bin yurttaşın özgür iradesiyle milletvekili seçilen Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adayı Hatip Dicle, yargı kararı ile meclis dışında bırakıldı. Cezaevinde KCK davasından ötürü tutuklu bulunan beş ayrı milletvekilinin durumu belirsizliğini koruyor. Blokun seçim başarısı, halkın iradesi hilafına yargı kararları ile gölgelenmeye çalışılıyor. Endişe duyuyoruz. İktidar ve parlamentoda temsil edilen partiler, süreci timsah gözyaşlarıyla izliyor. Ülke yeni bir çatışma ortamına sürükleniyor. Barış umutları yara alıyor.

Kritik bir dönemden geçiyoruz. Tüm engelleme, yasaklama, baskı uygulamalarına rağmen Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku büyük bir başarı elde ederek 36 milletvekili çıkarmış ve barış umutlarını yeniden güçlendirmişti. Sevincimiz kısa sürdü. Seçimden önce bir yurttaşımızın hayatına mal olmuş kasıtlı ve hatalı yargı kararlarına bir yenisi eklendi. Diyarbakır’da 80 bin yurttaşın özgür iradesiyle milletvekili seçilen Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adayı Hatip Dicle, yargı kararı ile meclis dışında bırakıldı. Cezaevinde KCK davasından ötürü tutuklu bulunan beş ayrı milletvekilinin durumu belirsizliğini koruyor. Blokun seçim başarısı, halkın iradesi hilafına yargı kararları ile gölgelenmeye çalışılıyor. Endişe duyuyoruz. İktidar ve parlamentoda temsil edilen partiler, süreci timsah gözyaşlarıyla izliyor. Ülke yeni bir çatışma ortamına sürükleniyor. Barış umutları yara alıyor.

Biz aşağıda imzası olan girişimler, başta Hatip Dicle olmak üzere milletvekili seçilen Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adaylarına sahip çıkıyor ve halkın iradesinin meclise taşınabilmesi için tüm engellemelerin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz. 30 Haziran Perşembe günü, 18:30’da Taksim Tramvay durağında kaygılarımızı ve Blok adaylarına desteğimizi kamuoyu ile paylaşacağız. Sizleri, bu etkinliği birlikte düzenlemeye ve katılımı birlikte artırarak barışın sesini yükseltmeye çağırıyoruz. Çağrıcı listesine eklenecek her bir girişim, halkın iradesine karşı sergilenen engellemeleri o ölçüde zayıflatacaktır.

Barış İçin Kadın Girişimi
Barış İçin Sanat Girişimi
Barış İçin Vicdani Ret Platformu
Demokrasi ve Özgürlük Hareketi
Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu
DSİP
Durde
İHD İstanbul
Küresel BAK
Küresel Eylem Grubu
Yeşiller

********************************************************

bianet.org

Dicle İçin Uluslararası İmza Kampanyası

YSK’nın Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesinin ardından “Hatip Dicle ile Dayanışma Komitesi”nin başlattığı imza kampanyasına dünyanın her yerinden destek geliyor.
Dünya – BİA Haber Merkezi
29 Haziran 2011, Çarşamba

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) Hatip Dicle’nin vekilliğini düşürmesinin ardından “Hatip Dicle ile Dayanışma Komitesi”nin başlattığı imza kampanyasına dünyanın her yerinden destek geliyor.

“Hatip Dicle ile Dayanışma Bildirgesi”ni, Brazilya, Hindistan, Norweç, Güney Afrika, İspanya, Irak, Romanya ve İskoçya’yadan birçok parlamenter, akademisyen, hukukçu, siyasetçi, sanatçı, yazar ve gazeteci imzaladı; bunların arasında Amerikalı akademisyen Noam Chomsky de var.

Bildirgeyi ilk destekleyenlerden bazıları:

Amerika’dan Prof. Noam Chomsky, Prof. Dr. Michael Gunter, İngiltere’den Prof Dr. Latif Waid, Almanya’dan Prof. Dr. Norman Peach, Prof. Dr. Rudolph Bauer, Prof. Dr. Georg Auernheimer, Norveç’ten Prof. Kariane Westrheim, Avrupa Parlementosu’ndan (AP) milletvekili Sarah Ludford, Frieda Brepoels, Jürgen Klute, Gabriele Zimmer, İtalya’dan eski AP Başkan Yardımcısı Luisa Morgantini, Meksiko’dan Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Lucina Kathmann, Alman Parlemento üyeleri Jan van Aken, Harald Weinberg, Sabine Leidig, Heidrun Dittrich, Ingrid Remmers, Andej Hunko, Ulla Jelpke, Sevim Dagdelen, İsviçre’den İsviçre Amnesty International Türkiye Koordinatörü Maya Heuschmann, Güney Afrika’dan NADAL Başkanı Dr. Joey Moses, Danimarka’dan Kopenhagen eski Belediye Başkanı, İspanya’dan Gazetci Manuel Martorell Almanya’dan Gazeteci Edgar Auth, Hindistan’dan INSAF temsilcisi Wilfred Dcosta, İngiltere’den yazar Margaret Owen.

Bildirge’de, Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin önündeki engellerin insan haklarına ve demokratik hedeflere uygun bir şekilde YSK ve diğer sorumlu gruplar tarafından kaldırılması gerektiği belirtildi.

“Kürt sorununun çözümüne, halkın demokratik taleplerine cevap verebilmek için; toplumsal bir diyalogun BDP ve Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku ile geliştirilmesi, Türkiye’deki Kürt siyasetçilerine ve sol muhalefete karşı baskı ve tutuklamaların sonlandırılması, çift taraflı bir ateşkes yapılması, Türkiye Hükümetinin Kürt sorununda taraf olan Abdullah Öcalan ve PKK de dahil olmak üzere diğer tüm politik aktörler ile görüşülmesi gerektiğine inanıyoruz. Hatip Dicle ve Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku üyeleri Türkiye’nin demokratikleşmesinde ve Kürt sorununun barışçıl çözümünde önemli bir temsiliyettir. Dolayısıyla Hatip Dicle’nin Milletvekilliğinin iadesi Kürt Halkının demokratik talepleri ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için, ülkenin istikrara kavuşmasına doğru atılacak önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz.” (NV/ŞA)

Yeni pencere
Yazdır
Tümünü genişlet
Tümünü daralt

[savaskarsitlar

Bugün Yeşil Gazete’de uc onemli haber var:

Posted in Eko yazilari with tags on 29/06/2011 by Karakök

Bugün Yeşil Gazete’de uc onemli haber var:

Orman yangını Los Alamos nükleer laboratuarını sardı http://www.yesilgazete.org/?p=30002
Petrolcü parasıyla iklim değişikliğini inkara yeni kanıt http://www.yesilgazete.org/?p=29998
Hopa’daki HES projesi halkın tepkisi nedeniyle iptal http://www.yesilgazete.org/?p=29992

Their tower is down

Posted in English with tags on 28/06/2011 by Karakök

After nearly 7 years of demonstrations in Bilin and after more than four years since the high court decision to do so the Israeli army has finally began to dismantle the fence in Bilin. On June 22nd it dismantled the camera tower which was used to spy on the village and demonstrators.

 

in 2007 the tower was scaled by Tito Kayak during a protest at the village

Tito Kayak April 20 2007

Tito Kayak April 20 2007

photo by Anna Baltzer, www.AnnaInTheMiddleEast.com

AATW