Örgüt/lenme Gün Zileli
26 Aralık 2011, 00:06
Özinisiyatife dayalı, ademimerkeziyetçi, tamamen tabana dayanan bir örgütlenme olmalı. Yönetsel görevlere seçim yoluyla ve rotasyon usulüyle gelinmeli. Yani iki devre görev yapanlar üçüncüsünde görevi devretmek zorunda olmalı. Örgütler çeşitli toplumsal işlevleri yerine getiren, parçalı yapılar olmalı. Yani tek bir örgüt değil, binlerce farklı örgüt, bunların birbirleriyle serbestçe ilişki kurması ve dayanışması.
Bu ayki temayı “örgüt/lenme” olarak seçtik. Bu bağlamda solun var olan ve geçmişteki örgütlenme modellerinin bir değerlendirmesini yapmanızı ve günümüzde denenen modeller üzerine görüşlerinizi almak istiyoruz.
1-Sol geçmişte (ülkemizde ise hâlâ) öncü-parti modelli parti ve iç işleyiş olarak da demokratik merkeziyetçiliğe dayanan dikey örgütlenmeyi tercih etmektedir. Ne dersiniz merkezi olan bir örgütün demokratikliği olabilir mi? Öncü-parti modeli ezilenlerin derdine deva olabilir mi?
Bu modeli ortaya atan Lenin’dir. Kendisinden önceki devrimlerin yenilgisinden dersler çıkararak kolay kolay dağıtılmayacak, merkeziyetçi bir devrimci örgüt modeli geliştirmiştir. Sovyetler Birliği’nin iç savaş deneyi, gerçekten de böyle bir örgütün eski düzenin savunucularıyla başa çıkmakta başarılı olduğunu göstermiştir.
Ne var ki, dağılmayan bu örgütün bizzat kendisi devrim için bir sorun haline gelmiştir. Çünkü dayattığı merkeziyetçilik giderek merkeziyetçi-bürokratik bir yapıyı doğurmuş ve en başta devrimi kendi elleriyle ezmiştir.
Aslında Lenin, öncü örgüt modeliyle, henüz iktidara gelmemiş minyatür bir devlet örgütü öngörmüştür. Sıkı disiplinli, aynı devlet gibi emir komuta mekanizmalarına dayanan bu örgüt, uygun koşullar olduğunda iktidara sıçrayacak ve bir parti-devlet modeli kurarak bütün iktidar rakiplerini daha baştan ezecektir.
Bu partinin polis sızdırmayan bir çelik çekirdek olduğu palavradır. Çarlık polisi Bolşevik partisinin en üst görevlerine bile sızabilmiştir. Bolşevik önderlerin sürgünden kaçtıktan sonra en fazla dört beş ay dışarda kaldıktan sonra yakalanmaları da “çelik çekirdeğin” bir efsane olduğunu ortaya koyar. Aslında Lenin’in sıkı disiplini, polise karşı bir önlem değildir, sadece parti üyelerini dağılmadan tutabilmeye yarar. Bugün bu tür örgütlenmeye sahip çıkanların da derdi bu örgütü kullanarak devrim yapmak değil, devrimci militanları kendi örgütlerinin çevresinde tutabilmektir. Bu tür örgütlerde ne demokrasi ne de özgürlük olabilir. Her şey politbüronun, hatta tek liderin iki dudağının arasındadır.
2-Sendikalar,gerek örgütlenme modeli ve gerekse programlarıyla, sermayeye zarar mı verirler, yoksa kârın maksimizasyonu doğrultusunda ilerlerken, krizler ve sorunlar yaratan kapitalizmin nefes almasına mı yararlar? Kapitalizme içkin değiller midir?
Bugün artık kapitalizmin kurumlarıdırlar. İlk doğuşları böyle değildi elbette. İşçi yardımlaşma örgütleri olarak doğmuşlardı ama zaman içinde kapitalizm bunları kendisine bağladı.
Aslında, şu “toplu sözleşme hakkı” üzerinde de durmak gerekir. Bu pazarlık masası işçi sınıfını uyuşturmaya yarar. Ve dolayısıyla grev hakkını da sisteme eklemler. Oysa grev bir hak olmalı ama toplu sözleşmeye bağlanmamalıdır. İşçiler taleplerini, aracısız bir şekilde ileri sürmeli, kabul edilmemesi halinde greve gitmelidirler. Gerçi bunu söylüyoruz ama “sosyalist” ülkelerde toplu sözleşmeyle birlikte grev hakkı da ortadan kaldırılmıştır. Kapitalist düzendeki “toplu sözleşme” işçi sınıfını uyuşturmaya yarar; “sosyalist”-devletçi düzende ise grevsizlik işçi sınıfını kapitalizmden de beter bir köle sınıf haline getirir.
3-Sivil toplum örgütleri hakkında neler söylersiniz?
Sivil toplum örgütleri denen kuruluşların çoğu düzenin yardımcı örgütleridir ve mücadeleyi bastırmaya, yumuşatmaya hizmet ederler. Bunun ötesinde, insan haklarıyla, hayvan haklarıyla, ekolojiyle, vicdani retle vb. ilgili örgütler elbette faydalıdır ama şu “sivil toplum örgütü” lafını pek sevmiyorum. İşin gerçeğine bakacak olursak, bu tür örgütlerin yüzde doksanı devlet örgütleridir aslında.
4-Günümüzdeki değişik örgütlenme ve mücadele deneyimi olarak en göze çarpanı olan Zapatistaların mücadelesi ve örgütlenmesi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Çok iyi bilmiyorum ama uzaktan göründüğü kadarıyla özgürlükçü bir yönelimleri var. Yüzlerini saklamalarını doğru bulmuyorum. Markos bu yoldan bir efsane yarattı hakkında ama kendi yüzüyle ortaya çıksa daha iyi olur. Öte yandan, özerk bir örgütlenmede silah, özsavunmanın ötesinde bir anlama sahip olmamalı. Bu Zapatistalarda böyle mi, onu bilmiyorum.
5-Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevaplar bu soruyu da kapsayacaktır, ancak yine de ayrı bir soru olarak sormak isteriz. Size göre nasıl bir örgüt/lenme olmalı?
Özinisiyatife dayalı, ademimerkeziyetçi, tamamen tabana dayanan bir örgütlenme olmalı. Yönetsel görevlere seçim yoluyla ve rotasyon usulüyle gelinmeli. Yani iki devre görev yapanlar üçüncüsünde görevi devretmek zorunda olmalı. Örgütler çeşitli toplumsal işlevleri yerine getiren, parçalı yapılar olmalı. Yani tek bir örgüt değil, binlerce farklı örgüt, bunların birbirleriyle serbestçe ilişki kurması ve dayanışması.
Gün Zileli
ayrintili bilgi:
http://www.sonliberters.com/haber/haber_detay.asp?haberID=486
Bir Cevap Yazın