http://www.kadikoylife.com |
Ağustos, 2013 için arşiv
Dün akşam Gözepe Parkı Forumu’nda hayvan özgürlüğü sunumu
Posted in Haberler with tags Dün akşam Gözepe Parkı Forumu'nda hayvan özgürlüğü sunumu on 31/08/2013 by KarakökLGBT Toplumuna Yönelik Savaşa da, Ortadoğu’da Savaşa da Hayır!
Posted in anti militer with tags LGBT Toplumuna Yönelik Savaşa da, Ortadoğu'da Savaşa da Hayır! on 29/08/2013 by KarakökLGBT Toplumuna Yönelik Savaşa da, Ortadoğu’da Savaşa da Hayır!
Çarşamba, 28 Ağustos 2013
Haber: <http://www.kaosgl.org/yazarlar.php?id=4002> Kaos GL
Kaos GL 1 Eylül’de barış için sokaklarda olacak. Okumaya devam et
*SAVAŞA HAYIR DEMEK İÇİN, SOKAĞA, EYLEME!*
Posted in anti militer with tags *SAVAŞA HAYIR DEMEK İÇİN, EYLEME!*, SOKAĞA on 29/08/2013 by Karakök** **
YKP Gençlik tüm anti-militarist ve savaş karşıtlarını, barış yanlılarını
Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin Suriye’ye yönelik saldırıda kullanılmasını
reddetmek amacı ile yarın düzenlenecek ortak eyleme katılmaya çağırdı.****
Açıklama şöyle:****
Suriye’de, bodoslama bir savaşa doğru gitmekteyiz…**** Okumaya devam et
Günümüzde Demokrasi, Anarşizm ve Radikal Politika
Posted in Haberler with tags Anarşizm ve Radikal Politika, Günümüzde Demokrasi on 27/08/2013 by KarakökBen demokrasinin asla bir anayasal formlar sistemiyle özdeşleştirilemeyeceğinden bahsediyorum. Demokratik düşünce ve pratikler elbette anayasal formlara ve kamusal yaşam tarzlarına ilham kaynağı olup onlara hayat verebilir. Fakat bunlar demokrasiyi hiçbir şekilde somutlaştıramaz çünkü demos (halk) doğrudan iki yönlüdür. Bir taraftan,demos, iktidarın meşruluğunun kaynağı olan kolektiftir. Bu anlamda, “demokrasi”, halkın iktidarını metinler, kurumlar ve kurumsal pratikler içerisinde hayata geçiren formlar sistemini düzenler. Hükümdarın (monarch) ya da “üst sınıfın’ (aristokrasi) egemenliğine benzeyen bir egemenlik tayin eder. Fakat demos egemenlik fikrini, bizzat bulundukları konum adına hüküm sürmekle yükümlü olan kral, üst sınıf, âlimler veya rahipler gibi belirli konumlara bağlayan ilkeyi zayıflatan öznedir aynı zamanda. Halk, kendi payına bu konumların gıyabında hüküm sürer. Bu, arche ilkesidir: emredenler, onlara emretme hakkını veren ilkeyi elinde bulunduranlardır.2 Halk iktidarının kendisi ilkece anarşiktir çünkü halkın iktidarı herhangi birinin, iktidara sahip olma yetkisi olmayanların iktidarının olumlanmasıdır. Dolayısıyla, hâkimiyetin nihai gayrimeşruluğunun olumlanmasıdır. Böyle bir iktidar hiçbir zaman kurumsallaştırılamaz. Diğer taraftan, pratiğe geçirilebilir, siyasal kolektifler tarafından yürürlüğe koyulabilir. Fakat siyasal kolektifler tam da, halk adına icra edilen küçük oligarşiler iktidarı olan resmi kamusal sahnede yasal otoritenin ötesine geçerek eylemde bulunmaktadırlar. Demokratik eylem, anayasal düzen içinde temsil edilen basit seçmen vatandaş figürünün tamamlayıcısı olan öznelerin müdahalede bulunmasına olanak tanır; bu özneler yürütme ve temsil yetkisi alanlarından başka alanlara (sokak, işyeri, okul vb) müdahale eder, başka seslerin ve başka nesnelerin önünü açarlar. Dolayısıyla, “halk iktidarı’’nın kurumsal bir kaydı gerçekten söz konusudur, fakat bunun ışığında, kamusal alanın kısıtlanması ve özelleştirilmesinden ibaret olan devlet mantığı ile onun aksine bu iktidarı kendine has eylem biçimleri aracılığıyla genişletmeyi amaçlayan demokratik siyasal mantık arasında bir karşıtlık da söz konusudur.
Kampanyamı imzala
Posted in Haberler with tags Kampanyamı imzala on 27/08/2013 by KarakökVicdani ret, kişinin dini inancı, ahlaki ilkeleri veya politik görüşleri
nedeniyle zorulu askerlik hizmetini reddetmesidir. Bu hak Evrensel İnsan
Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi Türkiyenin de
imzaladığı uluslararası sözleşmelerde, ayrıca TC Anayasasında düzenlenen
Vicdan ve Din özgürlüğünün gereğidir.
Türkiye hariç Avrupa Konseyi ülkeleri ve Avrupa Birliği üyelerinden zorunlu
askerliğin olduğu ülkelerin tamamında vicdani retçiler için alternatif kamu
hizmeti seçeneği sunulmaktadır. Böylece vicdani retçi askerlik yerine
kamusal, sivil, barışçıl hizmetlerde çalışmakta ve bu şekilde askerlikten
muaf tutulmaktadır.
Türkiye Anayasasında vicdan ve din özgürlüğü yer almasına rağmen, Askerlik
Kanununla, askerlik tüm erkek vatandaşlar için zorunlu kılınmıştır. Bu yasa
vicdani retçileri görmezden geldiği gibi, hükümet de vicdani retçilerin
askerlikten muaf tutulmasına ilişkin bir düzenleme yapmamakta
diretmektedir.
Türkiye, AİHM kararlarına ve Avrupa Konseyinin bu konuda yasal düzenleme
yapma yönündeki sistematik taleplerine karşın, vicdani retçilerin yasal
statüsüne ilişkin bir düzenleme yapmayarak onları ömür boyu sürecek bir
hapislik veya firarilik durumuna sokmaktadır.
11 Haziranda tutuklanarak Gelibolu Askeri Cezaevinde tutulan Onur
ERDEN’dir. Onur 2006 yılında askere alındıktan sonra, daha önce de iki kez
firar etti. Bu firarlardan dolayı iki ke 10’ar ay hapis cezası aldı. Buna
rağmen hapisten çıktıktan sonra yine birliğine teslim olmadı. Bu nedenle 11
Haziran 2013 yılında tutuklandı ve hakkında yeni bir firar davası daha
açıldı.
Vicdani ret hakkı tanınmadığı sürece, Erden; ömür boyu bu yargılamaların
yeniden ve yeniden yapılması, tekrar tekrar hapsedilme riskiyle karşı
karşıyadır.
Vicdani Ret hakkının tanınması, ve bu suretle Onur ERDEN’in de serbest
bırakılması, hakkındaki suçlamların düşürülmesi için bu kampanyaya destek
verin.
Kampanyamı imzala
<http://www.change.org/tr/kampanyalar/vicdani-ret-hakk%C4%B1-tan%C4%B1ns%C4%B1n-tutuklu-ret%C3%A7i-onur-erden-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1ls%C4%B1n?share_id=pyweTzhsKZ&utm_source=share_petition&utm_medium=email&utm_campaign=petition_invitation>
Gülazer… bir ağır mahpus… bir yeni roman…
Posted in Haberler with tags Gülazer... bir ağır mahpus... bir yeni roman... on 26/08/2013 by KarakökGülazer… Bir ağır
mahpus… Ve bir yeni roman
Gülazer
Akın. 1975 Bitlis ili Ahlat ilçesi doğumlu bir ağır mahpus. Çocuk yaşta
katılmış özgürlük mücadelesine, genç yaşta girmiş mahpus damına. 1996’dan bu
güne tam 18 yıldır zindanda. Değim yerindeyse mahpusta büyümüş. Ama yıllar onun
onurlu inadından hiçbir şey eksiltmemiş. İlk gençlik yıllarının idealleri,
“geçici heves” olarak kalmamış. Özgürlük ve eşitlik sevdası kendi gibi
yasaklara, tecride ve F tiplerine rağmen büyümüş. Mektuplarla başladığı yazı
serüveni giderek onu yazar kılmış. Bıkmadan, biteviye okumuş ve yazmış. Mektup,
makale derken şimdi de karşımıza bir romanla çıktı Gülazer.. Okuduğumda beni
saran-sarsan bir romanla. Kürt kadınının, Türk kadını gibi “kimi geleneklerden”
çok çektiğini, patriarkanın mazlum halklar arasında daha güçlü olduğu gerçeğini,
hem devletin hem babaların ve kocaların, yani erk’keklerin uyguladığı
sistematik işkenceyi “Dilber’in” diliyle cesaretle ele almış. Üstelik didaktik
değil, akıcı bir dille, estetik boyutu ihmal etmeden. Okumaya devam et