Haziran, 2016 için arşiv

İstanbul: Onur Yürüyüşüne Saldırı, Anarşistlere Gözaltı

Posted in Direnis, Duyurular, Feminizm, Queer with tags , on 27/06/2016 by Karakök

İstanbul: Onur Yürüyüşüne Saldırı, Anarşistlere Gözaltı

İlk günden itibaren polisin ve işbirlikçisi faşist çetelerin tehditlerine rağmen süren Onur Haftası’ nın son günü gerçekleşen Onur Yürüyüşü’ne polis biber gazı ve plastik mermilerle saldırdı. Onur haftası komitesi ve eyleme katılan bir çok kişiye yapılan gözaltıların yanı sıra, anarşist ve anti-otoriterler de gözaltına alındı.
Bu, devlet şiddetine direnişle, var olmakla alakalı.  Özgürlük hayallerimizi elimizden almalarına izin vermemekle alakalı.
Hayatlarımız şiddetle baskı altında. Varoluşumuz için eyleme geçen herkesle dayanışma içerisindeyiz.
ABC İSTANBUL

Onur Haftası Komitesi’nin açıklaması şöyle:

“Dağılıyoruz, dağılıyoruz, dağılıyoruz”

Bilindiği gibi, geçen sene polisin saldırdığı LGBTİ+ Onur Yürüyüşü, 14. senesinde de İstanbul Valiliği tarafından yasaklandı. Benzer şekilde, bir hafta önce yapılan Trans Onur Yürüyüşü de açıklanan yasak üzerine polis tarafından engellendi.

Bu gelişmeler üzerine, 24. LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi olarak, 26 Haziran günü saat 17.00’da Tünel Meydanı’nda bir basın açıklaması yapmak üzere İstanbul Valiliği’ne bildirimde bulunduk ancak “uygun görülmediği” yanıtını aldık. Valilik, yasak gerekçesi olarak gösterdiği tehditlere karşı bizleri korumak yerine, Anayasa’da demokratik bir hak olarak yer alan “Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Kanunu”nu ihlal etmeyi tercih etti.

14. Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştiremeyeceğimizi üzüntüyle duyuruyoruz. Ancak bizim kendimize duyduğumuz güven, ufkumuz ve hayallerimiz bir yürüyüşten, İstiklal Caddesi’nden, bu şehirden ve bu ülkeden çok daha geniştir. Varoluş mücadelemiz dünü, bugünü ve geleceği aşar çünkü biz hep buradaydık, buradayız ve burada olacağız.

Hatırlarsanız, Emniyet güçleri Trans Onur Yürüyüşü’nde basın açıklamasını okumaya ve bir arada durmaya çalışan insanlara “Lütfen dağılın ve hayatın normal akışına dönmesine izin verin,” diye seslenmişti.

Biz de bu çağrıya riayet ediyoruz: 26 Haziran Pazar günü, İstiklal Caddesi’nin her köşesine dağılıyoruz. “Hayatı ‘normal’ akışına döndürmek” için Pazar günü Beyoğlu’nun her sokağında, her caddesinde birbirimize kavuşuyoruz.

12 yıl boyunca büyük bir coşkuyla gerçekleştirdiğimiz Onur Yürüyüşleri varoluşumuzu, onurlu bir yaşam sürme ısrarımızı ve her geçen yıl büyüyen mücadelemizi kutladığımız bir alandır. Sadece LGBTİ+ bireylerin değil, herkesin hayatına etki eder. Onur Yürüyüşü,insanlığa bir hayal kurdurur: Bu dünya başka türlü olsaydı, nasıl insanlar olurduk? Ne giyer, ne arzular, ne eyler, ne söylerdik? Bu kentin sokakları neye benzerdi? Aşkla örgütlenseydik, bizi birbirimizden ne koparabilirdi? Bedenimiz, emeğimiz ve geleceğimiz bizim elimizde olsaydı, nasıl olurdu? Yürüyüşümüzü gerçekleştiremesek de aklımızda bu hayallerle İstiklal’in sokaklarını doldurmaktan vazgeçmiyoruz.

Bize dayatılan hayatı reddediyoruz. Şiddeti ve baskıyı normalleştiren, bizi yok sayan bir hayat değil, kendi seçtiğimiz, onurla varolduğumuz hayatı yaşamaya devam ediyoruz ve “Hayatı ‘normal’ akışına döndürerek”:

DAĞILIYORUZ, DAĞILIYORUZ, DAĞILIYORUZ…

24. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komisyonu

Marcos Modernleşmeyi Seviyor – Ted Kaczynski

Posted in Haberler with tags on 24/06/2016 by Karakök

 

EZLNmarcos-277x300

 

http://sosyalsavas.org/2015/06/marcos-modernlesmeyi-seviyor-ted-kaczynski/#.VYqAzhbqU7A.facebook

Green Anarchy sayı 6, sayfa 7’de görüyorum ki Jesús Sepúlveda Zapatistaların modernleşmeye direndiğini söylüyor. Eğer bu doğruysa, Subcomandante Marcos’tan kurtulsalar iyi ederler, ¡muy pronto! İyi Subcomandante modernleşmeye karşı değil. Mexico City’de Zapatistaların yürüyüşlerinde yaptığı konuşmadan birkaç alıntı:

“İlaç için yeteri kadar paramız olmadığı gibi, ücretlerimizden bir parça daha alacaklar…

“Ekonomik paketler …… daha fazla vergi, zam, ücret azaltma, işsizlik, daha az iş faydaları, eğitim için daha az bütçe, daha az ev, hizmet, yiyecek, toprak, hastane, doktor ve ilaç demekten başla bir şey değil.

“…. [E]skiden toprağımız olan yerde şimdi yeni patronlar için havaalanları yapıyoruz. Fakat asla bir uçakta seyahat edemeyeceğiz. Benzer şekilde otoyollar yapıyoruz, ve hiçbir zaman otomobilimiz olmayacak. Eğlence merkezleri inşa ediyoruz, ve hiçbir zaman giremeyeceğiz. Alışveriş merkezleri yapıyoruz, ve hiçbir zaman alışveriş yapacak paramız olmayacak. Bütün hizmetleri ile kentsel bölgeler inşa ediyoruz, ve yalnızca uzaktan bakabiliyoruz. Modern oteller dikiyoruz, ve hiçbir zaman onlarda kalamayacağız.

“Kısaca, bizi dışarıda bırakan bir dünyayı kuruyoruz.

“Evi siz yaptınız, siz elektriği, suyu, tesisatı kurdunuz. Sokağı siz döşediniz. Siz bahçeyi ektiniz. Siz eşyayı yaptınız. Siz duvarları boyadınız. Siz masaları kurdunuz. Siz yiyeceği hazırladınız.

“Ve dışarıda bırakıldınız. Çünkü bir başkası geldi ve eve yerleşti.

“Başka birinin yaşamı aydınlandı. Başka biri kendini temizliyor; arabaya sahip olan; eşyayı kullanan; emeğimizden faydalanan; karnı doyan başka biri….

“Işık, refah, gelişim, zevk, umut onların, çok az olan onlar her şeye sahip.

“Sokak ve kırsal bizim için. Onlar mahrumiyetimize ev diyorlar.

“Okuldan ayrılacaksınız ve hiç iş olmadığını göreceksiniz, ve varsa da getirisi düşük olacak. Devlet okulundan mezun olmak üçüncü sınıf bir işten fazlası değil.”

(Food & Water Journal, Yaz, 2001, sayfa 24-27’deki Subcomanda Marcos’un Mart, 2001’de Ulusal Politeknik Enstitüsü, Zacotenco, Meksika’daki konuşmasının İngilizce çevirisinden.)

Subcomandante Marcos’un varacağı nokta belli, ve bu modernliğin sonu değil. Yalnızca yoksul insanların teknojik turtadaki paylarına sahip olmalarını istiyor. Hiç kuşkusuz, yoksul insanlar turtadan pay hak ediyorlar- Eğer turtanın var olmasını kabul ediyorsanız. Fakat elektriğin, su tesisatının, modern tıbbın, okulların ve işlerin [jobs] olması gerektiğini düşünmüyorsanız, yoksul insanların bunlardan pay almasını savunmanın bir anlamı yok.

Eski, üzücü, sık tekrarlanan bir hikaye: Hakiki ve özgün kitlesel bir isyan onu manipule eden, ona ihanet eden ve onu kendi amaçları için çarpıtan sofistike solcu entelektüeller –bu durumda Subcomandante Marx, yani Marcos, ve kafadarları- tarafından ele geçiriliyor. Solcular bunu tekrar tekrar yaptılar. İnsanlar ne zaman öğrenecek? Ne zaman siz, yeşil anarşistler, öğreneceksiniz?

Ted Kaczynski

Çeviri: O.D.

Kaynak:

http://anfenglish.com/?page=3&page_size=20

Posted in Deutschsprachige Artikel, English, Espanol, kurdi with tags on 22/06/2016 by Karakök

http://anfenglish.com/?page=3&page_size=20

infiAl: “Polis baskınına dair…”

Posted in Haberler with tags on 20/06/2016 by Karakök

infiAl: “Polis baskınına dair…”

Dün akşam 23:30 sularında İstanbul’da bulunan anarşist mekan infiAl’e 24. Onur Haftası etkinliklerine yönelik LGBTİ+ avına çıkan kolluk güçleri tarafından, tamamı uydurma olan bir takım ihbar senaryolarıyla ikinci kez baskın yapıldı.

Onur Haftası etkinlikleri ve TransPride kapsamında linç kampanyası yürüten, faşistleri de yanlarına alarak sokakları ve hatta mekanları abluka altına alan kolluk güçleri 20.06.2016 tarihinde infiAl’de gerçekleştirilecek olan ‘Homo/Transfobik Saldırılara Karşı Özsavunma Atölyesi’ne katılmak isteyenleri önceden gözdağı, tehdit ve sindirme amaçlı 2 akrep tipi araç ve 20’ye yakın sivil polisle gelerek, mekanda önce arama yapmak istemiş ancak, gösterilen tepkiden sonra GBT kontrolüne yönelmişlerdir.

Aylardır etrafta cirit atıp tacizde bulunan, mekanı ve çevresindekileri kriminalize etmek için fırsat kollayan, ucuz ve mesnetsiz iddiaları baskın gerekçeleri gibi gösteren, her gün trans cinayetlerine şahit olduğumuz bir coğrafyada, kendi kendini savunma hakkını potansiyel tehdit olarak gören faşist zihniyetin, bizi şaşırtmayacağı aşikar.

Ancak infiAl bizim için sadece bir ‘mekan’dır, bugün Tarlabaşı’nda yarın başka bir yerde, anarşi ve sosyal devrim mücadelesinin bütünü değil sadece bir parçasıdır. O nedenle yüzyüzelik ilişkilerinin sekteye uğradığı durumlara müdahil olmak için benzer bir çok mekanı destekliyoruz. Sadece şehrin kozmopolit merkeziyetlerinde değil, tüm yerelliliklerde anarşist ve anti-otoriterler için bu tür alanların oluşturulması gerekliliğinin önemini her zaman vurguluyoruz. İşgal, sosyal mekan yada farklı bir format hiç fark etmez, anarşist mücadeleyi yükseltmek için çaba gösteren herkesin yanındayız ve bu gibi oluşumların gerçekleştirilebilmesi için elimizden gelen çabayı göstereceğiz.

Bu noktada tüm yoldaşlarımıza çağrımız; bezdirme çabaları karşısında, anarşist mücadele için önemli bir misyonu olan bu alanı savunmak adına elimizden geleni yapacağız. Etkinliklerimizi tüm enerjimizle gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Mücadeleler arasında sadece yerel değil uluslararası anlamda da bir fikir alışverişi, deneyim aktarımı ve paylaşımı çerçevesinde bir köprü rolü üstlenen bu zemini sağlamlaştırarak, dayanışmayı yükseltmekten başka çaremiz bulunmuyor. Mekanın enerjisinin koruması ve daha da yükseltmesi için sadece otoritenin saldırıları karşısında omuz vererek değil, fiziksel olarak da iletişim içinde bulunarak dayanışmanızı gösterebilir, anarşist mücadelenin genelleşmesi yolunda gerçekleştireceğiniz etkinlikler (söyleşi, atölye, sunum, konferans, dinleti, tartışma vs.) yoluyla dayanışma ve iş birliğini yükseltebiliriz.

infiAl Mekan Kolektifi

Kaynak : https://infial.noblogs.org/post/2016/06/20/anarsist-mekan-infiale-2-polis-baskini/

Bireylikler’in 69. sayısı temmuz

Posted in Haberler with tags on 13/06/2016 by Karakök

Bireylikler’in 69. sayısı temmuz ayının ilk haftası bilemediniz ikinci haftası birkaç kitapçıda!adalet intikam değildir; öcünü alacağı hiçbir şey yoktur!“Tarih daima şimdiki zamanda yazılır.”   Ricceur
“Unutulan ne ister? Ne hafıza ne farkındalık, sadece adalet. Ancak güvendiği adalet, adalet olduğu için, ona bir isim ve farkındalık vermez. Onun teskin edilemez emri, bir ceza olarak, yalnızca unutkanlara ve cellatlara uygulanır- unutulana dair tek kelime etmez (adalet intikam değildir; öcünü alacağı hiçbir şey yoktur). Hafızaya ya da dile devredilsin diye değil de, isimsiz ve hatırlanmayan olarak kalsın diye ellerine teslim edilen şeye ihanet etmeden hiçbir şey söyleyemez. O yüzden adalet Unutulan’ın geleneğidir. ”  giorgio agamben”Yeni Sinema’nın orda sesini dünyaya duyurmak için yine dünyaya doğru bağırıp duran Recep Panay aynı zamanda Arnavut mahallesinin de sesidir ama ondan çok insanın/insanlığın sesidir.” halim şanlıdağbireylikler’in bu sayısını:*insana ait geleneklerin en eskisi adalettir-giorgio agamben*lut ve kavimler göçü-onur güzeldiyar*bu bir şiir değildird-reha yünlüel*tarihin kötülüğünden bugünün kötülüğüne-ertuğrul meşe* militan bir yaranın trajik kanaması-oğuz ateşoğlu*üç yazı: geçmiş ve gelecek aynı soydandır-aklın arzusu onun şiddetidir- iki yanlı değerlendirme-halim şafak*1915 çanlar hiç susmadı- lokman kurucu*gnosis-ali ekber sayın*kültürel kuşatılma-ahmet oktay*”çirok” hevala min- övünç pehlivan*dilge karakaş*hayattan dolayı kendini öldürmenin anlamı*kavganın gülünç tarihi-mervan söylemez*acının parmakları-leyla çağlı*bereketli topraklar üzerinde “kan”- a. kara*bakan-hüseyin serin*dilek-recep özkan*söz acıda sınandı*karpuz kesme zamanı-ejder demir*üç valiz çocuk- zehra büşra cenkçi*”hayvanların hayatları”-halil turhanlı*kertenkeleyle buluşma- edip mert aslandiasporik kuartet*kiralık aşk-ferhat demir*aktım şımarık kalabalıklığına/kemirerek iliklerimde suskunluğu-mert bakıcı*nazlı karabıyıkoğlu ile görüşme*kerberos-ezgi şimşek*dip sarnıç*ölü gövdeler için ahşap ağrılar-hişar hişar uyan*köpeğimin peşinden giden, ve onu saklayanım ben- c. selenga*güneş sepeti*-sadece fotoğraf olmayan bir fotoğraf- ismail güney yılmaz*çırıl ve çıplak*emperyal-sinan onur bayram*hırsız-ulaş nikbay*çığlık-ümit şener ta*vazgeçilmiş bir şiirin balistik incelemesi- erman bazo*kasaba sözlüğü’nden: recep panay- şehrin kedi ve köpekleri-halim şanlıdağ* l bilgisi- rasim demirtaş*modern zaman sürgünü- hilmi nar*gürsel korat’ın birlikte yaşamaya çağıran “unutkan ayna”sı- musa yazıcı*ortalama-manuş-belce örü*dünyaya kafa tutan köy*masanın üstünde üç damla kan- erçağ akarca*eğlence biçimi olarak edebiyatbaşlıklı yazı, şiir ve görüşmeler oluşturdu.bireylikler’i kayseri’de tunç, izmir’de pan ve yakın, ankara’da imge, istanbul’da kadıköy, beyoğlu mephisto kitabevinde, dersim’de bizim süleyman’da bulabilirsiniz.  bulamazsanız abone olmanızı öneririz. bu bizi daha mutlu eder ve ömrümüze ömür katar. sayısı 6 tl. yıllık katkı bedeli 40 tl. posta çeki: halim şanlıdağ- 692233 banka: halim şanlıdağ,finansbank (millet caddesi/ kayseri) hesap no: 41477724 şube kodu: 00385,iban: TR53 0011 1000 0000 0041 4777 24 yazışma: p.k. 271, 38002 kayseri, bireylikler@gmail.com

Yunanistan– Anarşist yoldaş GRIGORIS TSIRONIS 3 Haziran 2016’daki Davası Hakkında Gelişmeler

Posted in Avrupa haberler, Direnis with tags on 09/06/2016 by Karakök

Yoldaşımız oy birliğiyle bütün suçlamalardan beraat etti. Bu anarşist ve anti-otoriter hareketin bu sefer duruşma salonundaki bir zaferidir. Hakimlerin bu davaya karşı tavırları ılımlı ve provokasyonsuzdu. Delil yetmezliği savcıyı yoldaşımızın bu suçlamalardan beraat etmesini teklif etmeye itti.

Bu beraat köklerini, Devletin savcılık mekanizmalarının amansız avına karşı 4 yoldaşımızı 10 senedir destekleyen yoğun bir dayanışma ağında bulur.

Bu suçlamaların çürümüş olduğu ve bu tur duruşmaların yapılmasının utanç verici olduğu ve bu nedenle beraat gerektiği söylevini savcılardan çok nadir duyarsınız. Hakkındaki ana suçlama 2006 yılında Yunanistan Banka’sındaki soyguna katılmak olsa da Grigonis, bankaların kamulaştırılmasına karşı çıkmadığını söyleyerek konumunu korudu.

En sonunda salonda olan destekçilerinin alkışlarıyla oradan ayrıldı.

Dayanışma en büyük silahımızdır!

 

Yoldaş GRIGORIS TSIRONIS’ e özgürlük!

Aranan yoldaşımız MARIOS SEISIDIS’e güç!

Teröristler ve hırsızlar devlet ve kapitalistlerdir!

http://abcistanbul.blogspot.ch/2016/06/yunanistan-anarsist-yoldas-grigoris.html

İspanya: Anarşist Yoldaş Francisco Solar: Hiçbir Şey Bitmedi

Posted in Deutschsprachige Artikel, Espanol with tags on 06/06/2016 by Karakök

fransicso
Hiçbir şey bitmedi. Seçimlerimizin olgunluğu kabullenme ihtiyacı üzerine

“Anarşist tutsaklar yalnız değildir” ve “ birine dokunulursa hepimize dokunulur”, işte bu sloganlar bize karşı dava sürecinde ve sonrasında günlük anarşist eylemliliğin bir kez daha sloganı haline geldi. Polis kontrolünü ve duruşmadakilerin etrafındaki duvarı delen otoriteye nefret çığlıkları açıkça hakimi çileden çıkardı. Bunun kanıtı olan yüzlerindeki ifade bizim yüzümüze gülümseme olarak yansıdı. Mahkeme bulunan tanıdığımız veya tanımadığımız yüzler içimizi gururla ve sevinçle doldururken, savcının suçlamalarının ve taleplerinin bizim gözümüzü korkutmasını engelledi. Bizi durduramazlar. Bir çok ülkede dayanışma eylemleri ve var olanın reddinin çoğalması bizim her yerde olduğumuzun, bizim için sınırların olmadığının ve dayanışmanın pratiğimizden ayrılamayacağının kanıtıdır. Risk almayı ve hayatlarını tutkularının, içgüdülerinin ve arzularının yansıması haline getirmeyi aynı zamanda gücün her biçimine her yerde son vermeyi, halinden memnun ve boş sözlerden memnun olmayarak aktif dayanışmanın jestleriyle kendilerini teşhir etmeyi seçen ve seçmeye devam eden yoldaşlar: hepinizi seviyor ve saygı duyuyorum.

Onların cesareti bana güç verdi. Bu sözleri ve inançları eyleme dökmek, hayatının kontrolünü geri almaktır. Biz seyirci olmayı bırakıp otonom bir şekilde zaman, projeler, önceliklere karar vererek, varoluşunun dizginlerini eline alan kahramanlar haline geldik. Bizim gibi kendi mücadelesi üzerinde karar verebilenlerin insiyatif alabilmesi için hareketten çağrı beklemesine, etkinliklerin düzenlenmesini beklemesine ihtiyacı yoktur. Zengin bir tarihimiz, güçlü fikirlerimiz ve kendimizi sürekli yenilememize yarayan hayal gücümüz vardır. Hayatlarımızı bu şekilde yaşayarak çatışmadaki seçimlerimizin sonuçlarını, hapishaneyi de kabullenmiş oluyoruz. Hapishane bizim gündelik hayatımızın bir parçasıdır. Sadece içeride olan bizler için değil aynı zamanda güce karşı sürekli bir kavga halinde olmayı seçenler için de bu geçerlidir. Bu bizim sözlerimiz, fikirlerimiz ve projelerimizdedir. Özgürlüğe giden yolda attığımız her adımdadır. Bu nedenle hapishane konusunu önemsememek zorundayız.

Fikirlerimizi biraz güçlendirmek için: otoritenin ve gücün her biçimine karşı bir hayat sürmeyi tercih etmekle kendimizi direk düşmanları olarak ilan ederiz ve sonuçlarını da kabullenmiş oluruz. Bu seçime hapishaneler ve bu seçimin sonucu olabilecek bir çok şey dahildir. Ancak her şey kendi özgür irademizle var olana karşı savaşma seçimimizle başlar: hapishane ihtimali de bunun içindedir, bu seçimin bir parçasıdır.

Tarih boyunca da gücü yok etmeye çalışan herkes bu dünyadaki yörüngelerinde, doğrudan veya dolaylı olarak hapishaneyi hesaba katmışlardır. Belirli pratikleri takip etmeye karar vermiş kişiler için hapishane kaçınılmazdır. Bir ihtimalden çok bir kesinlik haline gelir. Kaçınılması çok zor olan bir sonuçtur. Mücadelenin ayrılmaz bir parçası haline gelir. Yani hapishaneler seçtiğimiz hayatı karakterize eden bir unsurdur. Sonuç olarak buna bir seçim diyebiliriz. Otoriteyle savaşın getirdiği risklerin farkındayız ama buna rağmen bunları göze alıyoruz. Kesin olan şey hapishaneler haline geldiği için demir parmaklıkların arkasında senelerimizin geçebileceğinin farkındayız . Ayrıca kesin olarak farkında olduğumuz diğer şey de otoriteyi yok edemeyeceğimizdir. Anarşizm bir gerilimdir, bir farkındalık değil. Bu pasifliğe bir çağrı değil aslında tam tersidir: Hayatımızdaki renk ve sıcaklığı katlayan özgürlük anlarını sürekli arayıştır. Devam etmemizi sağlayan mutlak gerçekleri yıkma kararıdır.

Hapishanenin, ne kadar kaçınırsak kaçınalım, mücadeleyi seçtiğimiz anda yaptığımız bir seçim olduğu varsayımından yola çıkarsak, hapse girmekle hiçbir şeyin son bulmayacağını da anlamamız gerekir, hapishane fikirlerin ve pratiklerin dönüm noktasını temsil etmez sadece direnişe devam edilecek farklı bir mekandır.

Bende hapishanedeki yılları bu şekilde görmek istiyorum. Bilinen ve açık olan sınırlandırmalar dışında bir seçim, sadece hapishane karşıtı mücadeleyi değil genel anlamda anarşist mücadeleyle ilgilenen, farklı perspektiflere izin veren bir seçim. Bu nedenle düşünüyorum ki biz anarşist tutsaklar sadece “tutsak” değiliz. bu tanımlamanın mücadelede yer almaya devam etmemizi engelleyeceğini düşünüyorum. Bizi basit bir şekilde “tutsak” olarak görmek, bütün inisiyatiflerimizi hapishanedeki yaşamlarımız üzerinden görmek demektir. Bu da bizi pratik anlamda otoritenin bizi içinde olmaya zorladığı yere sürgün eder. Ve bence bunun ötesine gitmemiz gerekir. Sonsuza kadar tutsak kalmayacağız. Anarşist dinamiklere sokakta katkıda bulunana kadar sadece geçici olarak esiriz. Bizi sadece tutsak olarak görmek bizi politik anlamda imha etmektir. Bu da zaten otoritenin diğer şeylerin yanında tam olarak istediği şeydir.

Öte yandan, hapishanenin içinde de mücadelenin parçasıyız. Bunlar gündelik hayatımızı ilgilendirirken onları öylesine bir kenara itemeyiz . Biz yarattıkça hapishane karşıtı dinamiklerin parçası olan pratikler ve fikirler güçlenir. Bu hapishane karşıtı perspektif anarşist mücadeleyle ayrı veya paralel gelişir. Ama anarşist mücadeleyi tamamlar ve güçlendirir. Topyekün özgürlük için mücadele hapishane karşıtı mücadeleyi de kapsar. Her özgürlükçü inisiyatifte hapishanelere son verme amacı ve teorisi mevcuttur. Bu nedenle değişik tartışmalara anarşist tutsakların katılımı hapishane karşıtı bir bakış açısını mutlaka içerir. Ama daha önce de söylediğim gibi eğer bu duvarları yıkmak ve bu yerde hapsolmak istemiyorsak bu bakış açısıyla sınırlı kalmamalıyız.

Hiçbir şey bitmedi. Her şey devam ediyor. 

 Hayatlarımızı çatışmayla geri alacağız.

Yaşasın anarşi

Francisco Solar

Bahar 2016

Via: Act For Freedom